AK Partili kadınlarla konuştum... Adını yazmamı istemeyen başörtülü bir aday adayı dedi ki, 'Partimin beni aday göstermeyeceğini biliyorum. Hep kadınlardan sabırlı olmaları bekleniyor ama sabrımız tükendi artık! Meclis'te olmak bizim de hakkımız.'
Bir yanda AK Parti'nin kuruluşundan bu yana canla başla çalışan kadınların haklı talebi... Diğer yanda iktidar partisini sıkıştırma taktikleri...
Genel Yayın Yönetmenimiz İsmail Küçükkaya cuma günkü yazısında 'peş peşe dolaşıma sunulan, gündemdeki konuları' sıralıyor ve diyor ki, 'havada tuzak kokusu var'.
AK Partili kadınlar bu tuzağın farkındalar...
Şunu söylüyorlar, 'Birileri, başörtülülerin de Meclis'e girmesi gerektiğini şimdi mi hatırladı? Neden bu konu 6 ay önce tartışılmaya başlanmadı? AK Parti'yi sıkıştırmak isteyenler hayal kırıklığına uğrayacaklar çünkü bu konu bizim gündemimizde yok!'
Daha ne kadar 'görünmez'i oynamak zorunda kalacaklarını kendileri de bilmiyorlar. Ancak o partinin koridorlarında görünen bir gerçek var, gidin bakın! Genel Merkez'de, Kadın Kolları teşkilatının bulunduğu 2'nci katta, yüzlerce erkek aday adayı kadınlardan destek istiyor.
Bu fotoğrafın anlamı şudur: Karar merciinde varlar ama sahne onlara yasak!
***
3 çocuk annesi aday adayı
Ak Parti Genel Merkezi'nde yaratıcılıkta sınır tanımayan bir kartvizit gördüm. Adı-soyadı yazıyor... Altında da 'aday adayı'... Onun altındaki satır ise şöyle: Evli ve 3 çocuk annesi...
'3 çocuk' vurgusuna dikkat!
O hakim de aday
Ankara 8. Aile Mahkemesi'nin Hakimi Eray Karınca CHP'den aday adayı oldu... Verdiği cesur kararlarla tanıdık onu. Örneğin, 'Koca, altı ay evden uzaklaştırılacak. Bu sürede evdekileri taciz etmeyecek, ev masraflarını karşılayacak, İl Sağlık Müdürlüğü denetiminde ruh sağlığı için tedaviye tabi tutulacak. Eve döndüğünde evde sigara içemeyecek, kişisel temizliğine dikkat edecek, dişlerini fırçalayacak. Karara uymaz ise tutuklanacak.'
Başka bir kararında, 'Evliliğin biçimsel koşulları değil eylemsel olarak aile olup olmamak önemlidir' diyen Karınca, birlikte yaşadığı ve resmi nikahı olmayan erkekten şiddet gören kadının lehine karar vermiş, kararını Kadına Karşı Ayrımcılığın Önlenmesine İlişkin Sözleşme'ye dayandırmıştı.
Ödüllü bir öykü yazarı da olan hukuk adamına sordum: Neden siyaset? Yanıtı şöyle:
'Kurtardığım her denizyıldızı beni mutlu ediyordu. Ancak geride çok fazla kurtarılmamış denizyıldızı olduğunu gördüm. Artık sistemi sorgulayıp elimi taşın altına koymalıyım dedim. Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın önlenmesi için çalışılacak en uygun adres CHP. Bunu oy uğruna istismar eden siyasi iktidar sandıkta hesabını vermeli. Yargıdaki son gelişmeler de vahim! İdare mahkemelerinde 4 kadın başkanı, terfi kılığında görevden alıp sürdüler. Anayasanın 10'uncu maddesi, 'kadına pozitif ayrımcılık' diyor ama kendi varlığını da bu anayasaya borçlu olan HSYK farkında değil!'
Tarım Gıda ve Balıkçılık Bakanlığı
Seçim dönemleri, çarpıcı önerilerin dile getirilmesi için önemli bir fırsat aynı zamanda.
Yaşar Topluluğu'nun Onursal Başkanı Selçuk Yaşar, 'Tarım Gıda ve Balıkçılık Bakanlığı kurulmalıdır' çağrısında bulundu. Yaşar, 30 yıl önce Türkiye'nin 'ilk kültür balıkçılığı tesisi'ni ve 'ilk rüzgar türbini'ni kuran işadamı!
İzmirli ünlü işadamı, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin 'Balıkçılık Bakanlığı'na sahip olması gerektiğini anlatan bir kitapçık hazırlamış... Dünyadan örnekler vermiş, balıkçılıkla ilgili basında yer alan haberleri sıralamış... Aylardır yetkililerle görüşüyor, konunun önemini anlatıyor.
Seçim vaatleriyle rakiplerine fark atmayı hesaplayan siyasi partilerin bu öneriyi dikkate alacağına kuşku yok.
Ahmet Şık'ın kitabı
Fahrenheit 451'deki gibi kitaplar yakılıyor, geleceğe delil bırakmamak için.
Solaris'in okyanusu gibi ürkütücü bir güç her yanımızı sarmış!
Cesur Yeni Dünya'nınkinden farksız 'ileri demokrasimiz'.
Gülün Günlüğü'ndeki gibi bir kolektif delilik hali bu!
Biz'deki paranoya ile aynı... İzleniyoruz!
1984'ün 'Düşünce Polisleri' kol geziyor!
Koşan Adam'ın ölüm koşusu sanki! Tünelin sonunda ışık yok...
V for Vendetta'daki gibi... Her an savaştığınız faşistlerden biri olmakla suçlanabilirsiniz!
Neuromancer'deki gibi beyin-bilgisayarlar ortalığı kasıp kavuruyor!
Körlük'teki gibi... Göremiyoruz! Duyarsızlığın batağına saplanmış haldeyiz.
Mülksüzler'in özgürlük hedefiyle çıktığı yol gibi... Sonu esaretle bitiyor!
Distopyalar gerçekmiş meğer!