Her zaman ‘sosyetik’ olarak algılanan Boğaz kıyılarımızda halkın kendisini en rahat hissettiği lokasyon şüphesiz Ortaköy’dür. 7’de 77’ye her yaştan, meslekten insanın bulunduğu bu güzel semt, Büyük Mecidiye Camii ve Boğaziçi Köprüsünü gören manzarasıyla Amerikalıların da dikkatini çekmiş, dönemin başkanı George W. Bush bu büyüleyici resmi arkasına alıp dünyaya seslenmişti.
Ortaköy mekân konusunda seçenekleri bol gibi gözüksede pek güvenli, aileye yönelik mekânlar yoktu. 22 yıl boyunca bu boşluğu sadece Çaydanlık doldurmuş, Ortaköy denilince akıllara ilk gelen mekân olmayı başarmıştı. Çaydanlık geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen “Sokakta Hayat Var” projesi kapsamında Bomonti oldu. Mekânın sahibi Göksel Sunter’in aldığı bu karar benim gibi Çaydanlık’ta anıları olan birçok kişiyi üzüp, küstürmüştü. Çaydanlık’ın ‘Bomonti’ olma serüveninin üzerinden 1 yıl geçti. Duayen işletmeci Göksel Sunter’in bu yeni konseptini incelemek için kimselere haber vermeden gittim.
Değişen Ortaköy’e uyumlu
Göksel Bey’in, değişen Ortaköy profiline destek vermek yerine bu değişimin lokomotifi olmaya karar verdiğini mekâna girdiğinizde anlıyorsunuz. Çaydanlık bir buluşma yeri olsada mönüsü ve dekorasyonu şimdi ki Bomonti Brasserie ile yan yana gelemez. Eskitme ahşap, pirinç çerçeveli ışıklı masalı dekorun yarattığı ambiyansı başarılı buldum. Haftasonları canlı müzik yapılan mekân Türk ve Dünya mutfağından seçenekler sunuyor. Tatlılardan, pişmaniyeli dondurma şimdiden Bomonti’nin imzası olmuş durumda. Olumlu bir yönde değişime uğrayan Ortaköy’de konumuyla fark yaratan bir mekân olmuş. Efsane Çaydanlık’ın yerine ancak böyle başarılı bir konsept oluşturulabilirdi. Göksel Sunter ve ekibini tebrik etmek gerek…
Barcode’dan çağdışı uygulama
Caddebostan’da uzun zamandır hizmet veren Barcode’un önünden her geçtiğimde mekânın tıklım tıklım olduğunu görürüm. Caddebostan’dan sahile inen caddedeki mekânlara çok fazla gitmediğim için Barcode’un doluluğunun servis, müzik, yemekten mi yoksa ‘piyasa’ müşterisinden mi olduğunu bilemiyorum. Ama bölge dinamiklerini iyi çözümleyerek müşteri portföyü oluşturduğu belli. Geçen cumartesi mesai arkadaşım Emrah Akçaay geçtiğimiz gün bu mekânda garip bir uygulamayla karşılaşmış. Mekânda yemek yiyip, bir şeyler içmelerine rağmen yetkililer bunun sürekli olması gerektiğini söylemiş. 5 kişiden 3 kişinin yemek ve içecek siparişlerine devam etmeleriyle de yetinmeyen görevliler, diğer 2 kişinin sipariş vermemeleri durumunda sipariş vermiş gibi ücret alınacağını söylemiş. Bu saçmalığın üzerine Emrah ve arkadaşları mekânı terk etmiş. Duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Dünyanın hiçbir yerinde böyle çağdışı bir uygulama yok. Buna rağmen bu mekân hâlâ doluysa yorum yapmaya gerek yok. Gittiğinizde size de böyle davranırlarsa şaşırmayın!
‘Çakma’ trendsetterların Mikanos balonu
Bir ‘trendsetter’ modası aldı başını gidiyor. Gazeteci, organizatör, modacı, blogger derken herkes kendisini trendleri belirleyip tayin eden kişi gibi görüyor. Bazılarının görgü ve gustosu bunu kaldırsa da hayatı Asmalımescit - Cihangir’e sıkışmış olanlarda bu sırıtıyor. Bu ‘çakma’ trendsetterların son takıntısı ‘Mikanos’. Mikanos’a tatile gitmeyen ezik, Yunan Adalarıyla-Bodrum karşılaştırması yazmayan gazeteci ise mesleki açıdan kendisini eksik hisseder oldu. Zengin, fakir herkesin masasında mutlaka bir yunan adası sohbeti, Mikanos’da ödenen hesabın Türkiye’den ucuz olduğu geyiği yapılıyor. Bu ‘çakma’ trendsetterlar neye ‘trend olur’ deseler maazallah 2 senede yok oluyor. İşletme anlayışımızdaki hatalar nedeniyle Yunan Adaları daha popüler olsa da ülkemizin sahip olduğu coğrafi özelliklerin yanından bile geçemez. Bu trendsetterların yarattığı algıya kanan bazı mekânlar Bodrum ve İstanbul’da ‘Mikanos’ partilerine başladı. Konseptin ne olduğu belli olmayan bu partilere Mikanos’da müzik yapan djler davet ediliyor.
Kendimize ihanet ediyoruz
Son dönemde yapılan yatırımlarla Türkiye, bu coğrafyanın lider turizm ülkesi olma yolunda ilerliyor. Kalifiye personel eksikliğimize rağmen otel ve restoranlarımız Yunan Adalarının çok ama çok önünde. Her ne kadar komşumuz olsa da, turizm destinasyonlarında bizim en büyük rakibimiz Yunanistan. Buradaki ‘çakma’ trendsetterlarımızın kendilerini ‘cool’ göstermek adına Yunan Adalarını överken Bodrum-Çeşme’yi kötülemesi bir nevi ihanet niteliğinde. Hızlı iletişim çağında olan dünya, bu kötümser yazıları kaynak gösterip tatilcilerin dümenini Türkiye’ye kırmalarına engel oluyorlar. Kültür ve Turizm Bakanımız Ömer Çelik’in Türkiye’yi tanıtmak için özveriyle çalıştığını biliyorum. Kötü niyetli olunmasa da bu çalışma maalesef içeriden böyle baltalanıyor…
W’da neler oluyor?
Geçtiğimiz yılı pek de başarılı geçirmeyen W’nun eğlence bölümünü bu yıl kimin devralacağı merak konusu. Her gün yeni bir ismin gündeme geldiği W’da son konuşulan isim ise Aliye Turagay. Ceylan Otel’in içerisinde bulunan Flamingo’dan ayrıldığı konuşulan Aliye Turagay, Serdar Bilgili’nin yeğeni Şebnem Ercantürk ile W için görüşmüşler. Görüşmenin olumlu geçtiğini duydum.
Yakın tatilin şirin durağı
Tüm dünyada “back to basic” yani temele dönüş akımı var. Pahalı, büyük ve gösterişli her şey yavaş yavaş değerini yitiriyor. Turizmde de bu evrim gerçekleşiyor. Son dönemlerde butik otellere ve pansiyonlara olan ilgi de bu akımın göstergesi. İstanbul’a yakın, gösterişten uzak, huzur dolu yerlere ilgide gün geçtikçe artıyor. Karadeniz kıyılarında bulunan Çatalca- Yalıköy’ün ismini şu sıralar bolca duyuyoruz.
Ünlüler müdavimi
Sezen Aksu, Beyazıt Öztürk, Emel Sayın gibi birçok isim bu şirin Karadeniz kasabasında ev sahibi. Istıranca Dağları’nın denizle birleştiği Yalıköy’ün ‘Beyaz Ev’i son dönemin çok konuşulanları arasında.Bir Butik Pansiyon olan Beyaz Ev’in bu kadar popüler olmasının sebebi tamamen ticaretten uzak bir anlayışla işletilmesi. Pansiyonun sahibi Süleyman Bey, emekli inşaat mühendisi olmasının tüm hünerlerini kendi inşa ettiği bu yapıda ustalıkla sergilemiş. İçinde yüzme havuzu bulunan yemyeşil bir bahçeli beyaz, şık bir bina. Denize sadece 300 metre uzaklıkta. Sabahları özel reçeller, kasap sucuğuyla hazırlanan yumurta, bahçeden toplanan domates, biber ve salatalıklarla keyifli bir kahvaltı yapabiliyor, balık mevsimi ise köyün balıkçılarından alınan balıkları afiyetle yiyebiliyorsunuz.Bu sakin pansiyonun müdavimleri arasında ise müzisyen Fettah Can – Cansu Kurtçu çifti de varmış.. İkili, vakit buldukça Yalıköy’e gelip Beyaz Ev’de konaklıyor, o çok sevilen şarkılarına burada imza atıyormuş. Kısa, huzurlu tatil arayanlar için kesinlikle tavsiye edebilirim…