Kendisi Türkiye'nin dışında, korumalı bir çiftlikte yaşıyor ve korkusundan yıllardır vatanına dönemiyor. Hakkında bir suç duyurusu yok, ona yönelik bir tehdit de. Üstelik bir de ha bire 'Vatanımı özledim, ahhh Türkiyem' diye haber yolluyor, özlemle ağlıyor.
'Peki neden gelmiyor' diye soruyorsunuz.
Hakkında soruşturma açılabilme ihtimalinden korkuyormuş. Evet, bu kadar basit. Bir ihtimal yüzünden yıllardır Türkiye'ye gelmiyor. Anadolu'nun herhangi bir yerinde bir savcı hakkında suç duyurusunda bulunursa kamuoyunda infial olmasın, Türkiye karışmasın, gerginlik olmasın diye. Bizi düşünüyor yani: Yeter ki Türkiye gerilmesin diye kendini sürgünde tutmaya bile razı.
Diyelim ki hakkında soruşturma açıldı. Diyelim ki birisi onun için suç duyurusunda bulundu. Çıkıp adaletin önünde kendini savunamaz mı, kendine güveniyorsa, vicdanı temiz ve alnı aksa çıkıp müthiş bir özgüvenle kendini aklayamaz mı?
Neden bunu yapmıyor?
Acaba o da 'adalete' güvenmiyor mu? Yoksa o da 'hukukun' tarafsızlığına inanmıyor mu?
Yıllardır 'altın nesil' sosyal bilimler okumadı mı, yüzlerce savcı, hakim, avukat yetiştirmediler mi? Onu canla başla savunurlar. Avukat parası falan sorun olmaz herhalde, binlerce gönüllü milyonlarca dolar aktarmaya hazır bekliyor zaten. Buna rağmen neden duruyor, neden gelmiyor ki?
Yoksa gerçekten şeffaf değil mi, yoksa gerçekten hakkında şüphe duymamızı sağlayacak geçerli kanıtlar mı var. Mesela gizlediği şeyler mi var; bu sürgünün her geçen gün biraz daha uzamasının altında böyle şeyler mi arayacağız?
Dahası, o CIA ajanlarının referanslarıyla Amerikan topraklarında hayatını huzur içinde sürdürürken onunla ilgili irili ufaklı bir sürü soruyu gündeme taşıyanlar içeriye tıkılacak. Bu mu yeni Türkiye düzeni?
Türkiye'de çok tuhaf şeyler oluyor.
Adı yıllarca işkenceyle anılmış, solculardan belli ki hiç hoşlanmayan, muhafazakar bir aile yapısına sahip, çocuklarını bile dini eğilimleri baskın okullarda okutan Hanefi Avcı bir anda 'solcu' terörist olabiliyor.
Buna inanmamızı bekliyorlar bir de.
Birbirinden nefret eden, birbirleri hakkında çok ağır yazılar yazmış, hatta davalık olmuş gazeteciler bir anda aynı örgütün şemsiyesi altına mı girecek?
Birbirleriyle alakası olmayan, hatta tanışmayan, hiç konuşmamış, karşılaşmamış insanlar aynı hareket planında yer alacak? Birileri bunları söyleyecek, bu propagandayı yapacak ve insanlar uyutulacak?
Ne yazık ki en adi, en ucuz propaganda yöntemleri işlenerek insanlar töhmet altında bırakılıyor Türkiye'de.
Dokunan yanıyor.
Birbiriyle hiç alakası olmayan insanların tek ortak özellikleri şüpheli, şaibeli, şeffaf olmayan, kendini gizleyen ve belli ki bir şeyler karıştırdığı için lideri Türkiye'ye gelmekten çekinen bir 'heyula'yı sorgulamak.
Sağda ya da solda olmanız fark etmiyor.
Onlara uzak ya da yakın olmanız da.
Sadece sorgulamanız yeterli. Sadece bu konuda birkaç şüpheyi dillendirmeniz yeterli. Kitap yapmanız, araştırmayı genişletmeniz daha da büyük suçlar.
Bu son tutuklamaların tek bir olumlu tarafı oldu. Yıllardır süregelen bir tertibin arkasında kimin olduğu çok net bir şekilde ortaya çıktı. Artık 'hoşgörü' masallarına hiç kimseyi inandıramayacaklar, kendilerini 'barışçı' diye yutturamayacaklar.
Kapıldıkları güç sarhoşluğundan herkesi ve her şeyi yutmaya meyilli bir canavara döndüler ya, bundan böyle görünmez de değiller.
Ne büyük nefretmiş, ne rövanş hıncıymış meğerse...
Kendilerine yıllardır varolma hakkı tanıyan, başkalarının yaptıklarının onda birini bile yaşamayanlar nasıl da canavarlaşmış.
Mirgün'e sesleniyorum
Mİrgün Cabas'ın adı neden Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesi soruşturmasına dahil oldu biliyor musunuz?
Çünkü birileri onu çözdü. Ne kadar döverlerse dövsünler, ne kadar kafasına vururlarsa vursunlar ondan zarar gelmeyeceğini anladılar. O yüzden de şamar oğlanına çevirmekten çekinmiyorlar.
Delinin biri kuyuya taş attı, onun telefonla helikopter düşürdüğünü iddia etti. O zaman bile kendini doğru düzgün savunamadı bile bu deli saçmasına karşı. Çıkıp yüreklice 'Ne oluyorsunuz' diye sesini yükseltemedi.
Hep hafif kavruk, hep biraz korkak, çekingen... Eminim o gece kendisi bile 'Acaba ben düşürmüş olabilir miyim' diye düşünmüştür.
Bu helikopter haberini yapana ödül verdiler, kalkıp ona da bir çift laf edemedi. İnsan bir tepki gösterir hiç değilse...
Zamanında o çocuğu büyük gazeteci olarak ekranda ağırlayan, ona hayran hayran bakan kendisiydi. Günah bile çıkaramadı.
- - -
Geçen hafta, kendisi bu komediye bir de hukuken çekildiğinde baktım yine ikinci kalite birini çıkarmış ekrana.
Olmayacak insanları adam yerine koyuyor, muhatap alıyor, dahası gazetecilik yapmaya lisansı olmayanları ekrana çıkartarak onlara meşruiyet kazandırıyor. Kirli insanların, yozlaşmış isimlerin oyununa geliyor. Yazık ama...
Nedir bunun adı, 'dengecilik' mi? Bilmez mi ki tepesine çıkardıkları her zaman onu ezdi, ezmeye de devam edecek.
Her şey bir yana, insanda bir kalite çıtası olur değil mi?
Bunu yapma işte Mirgün... Yıllardır bunu söylemeye çalışıyorum: Olmayacak insanları adam yerine koyarsan, döner gelir seni vururlar.
Anlamamaya devam etsin ama... Neyse ki bu ülkede Mirgün'e rağmen Mirgün'ü savunacak, bu kirli zihniyetle ona rağmen savaşacak yürekli gazeteciler var.