İran'ın Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ın safında yer almış olması ve son provokatif açıklamaları İran için tarih boyu bir utanç lekesi olarak kalacaktır. Bu insani, ahlaki ve İslâmi olmadığı gibi aynı zamanda İran'ın kendi iç barış ve istikrarını da riske sokacak stratejik bir hata. Malum, nüfusunun yarıya yakını Türk olan bir ülke İran.
Bu konu gündemdeyken İran'ın özellikle de kendi sınırındaki Nahçıvan'a yönelik bazı tehditleri ve yaptırımları haberlerde yer alınca, çok konuşulmayan Nahçıvan konusunu ve yüzüncü yıldönümünü idrak ettiğimiz Kars Antlaşması'nı konuşmanın gereğini hissettim. Sahi Azerbaycan'la kara bağlantısı olmayan Nahçıvan'ın bugün Azerbaycan'ın parçası olmasının hikayesi neydi?
Doğu Cephesi
Ordular terhis edilmiş, payitaht işgal edilmiş, imparatorluğumuzun toprakları ve hatta artık koca imparatorluktan elimizde kalan Anadolu'nun dört bir yanı bile işgal edilmişti.
500 sene bir tane valiyle yönettiğimiz Yunanlar Ankara'ya kadar gelme cüretini göstermiş, tarih boyu büyük bir devlet kuramamış Ermeniler, emperyalistlerin teşvikiyle Anadolu'da ve Kafkasya'da katliamlara ve işgallere girişmişti. Türkiye ile Türk Dünyası'nın bağlantısını kesmek için Ermenistan bir 'Hıristiyan proje devlet' olarak tasarlanıyor ve destekleniyordu. Vaziyeti düşünün ki Gürcüler bile Türkiye'den toprak talep etmeyi akıllarından geçirebiliyordu.
Doğu Cephesi'nde Kazım Karabekir komutasında Türk Ordusu Ermenileri önce Oltu'da, sonra sırasıyla Sarıkamış'ta, Kars'ta ve Gümrü'de yenilgiye uğrattı. Gümrü ve Moskova Antlaşmaları ile Doğu sınırını güvence altına alabilen Türkiye artık Batı Cephesi'ne yönelebilecekti.
Türklerin Yunan'ı Sakarya Savaşı'nda mağlup etmesi ise sonrasında savaşın seyrini takip eden Sovyetler'i sınırları kesin olarak tasdik eden bir antlaşmanın yapılmasına ikna edecekti.
Kars Antlaşması
Yüzyıl önce bugün Kars'ta Sovyetler ve onun idaresi altındaki Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan elçilerinin bulunduğu görüşmeler başlamış ve sonunda Türkiye'nin ve Azerbaycan'ın bugünkü sınırlarını tasdik eden bir antlaşma ortaya çıkmıştı.
Her ne kadar bugün Ermenistan Sovyet idaresi altında imzalandığı gerekçesiyle Kars Antlaşması'nı tanımadığını söyleyip Karabağ üzerinde hak iddia etse de Türk heyeti bu görüşmelerin sadece kendisiyle yapılmasını isteyen Sovyetler'e görüşmelere Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan heyetlerinin de katılmasını kabul ettirmişti. Böylece Ermenistan kendisi adına Rusya'nın imzaladığı bir antlaşmayı kabul etmek durumunda kalmamış, kendisi de bizzat imzalamıştı.
Bu antlaşmayla Türkiye'nin bugünkü doğu sınırları tüm ülkeler tarafından kabul edilmiş, Batum maalesef kaybedilmiş, Nahçıvan ise Türkiye'nin ısrarıyla Azerbaycan'ın olmuştu. Başka bir ülkenin müdahalesine karşı da Türkiye tam olarak böyle zikredilmese de garantör ülke konumuna gelmişti.
Bu nedenle de 90'larda Karabağ'ı işgal eden Ermenistan Nahçıvan'ı da işgale yeltendiğinde Türkiye garantör olarak müdahale edeceğini açıkça göstermiş, neticede Ermenistan işgale yeltenememişti.
Türkiye'nin Nahçıvan'ın Azerbaycan'da kalmasına dönük ısrarı Azerbaycan ve Türk Dünyası'na yönelik bir kapısının olması arzusundandır. Buna rağmen o dönemde Nahçıvan'la da sınırı bulunmayan Türkiye 1932'de İran'la toprak mübadelesine girerek Dilucu bölgesini kendi sınırları içine katmış ve Nahçıvan'la bir sınıra sahip olmuştur. Atatürk bu bölgeyi 'Türk Kapısı' olarak adlandırmıştır.
Sovyetler'in dağılması sonrasında da Türkiye ile Nahçıvan'ı birbirine bağlayan 'Umut Köprüsü' inşa edilmiş, sınır karayolu geçişlerine açılmıştır.
Bu 'umut' Budin Kalesi'nden Bosna'ya, Üsküp'e, Selanik'e, Kıbrıs'a, Halep'e, Kerkük'e, Tebriz'e, Bakü'ye, Semerkant'a, Buhara'ya ve Kaşgar'a kadar bugün de canlıdır.