Libya'ya 'insani yardım', ülke kıyılarının açıklarına çöreklenen Batılı savaş endüstrisinin tornado, rafale, B-15, B-16 uçak ve tomahawk füzelerinin 'gösterileriyle' başlatıldı!
Mali krizle güç ve itibar kaybına uğrayan Batı kapitalizmi, militarist show'larıyla Libya semalarında sahneye çıkarken, Arap coğrafyalarındaki hegemonyalarını 'yeni ülke haritaları' ve yeşil vahalarla tahkim edecekleri şüphe götürmüyor.
Biz faniler yine BM başlığında toplanan Batılı koalisyon güçlerinin yeni bir tepeden bombalamacı 'demokratikleştirme' operasyonunun 'insancıl gerekçelerine' tav olur muyuz bilinmez.
Ama daha iki yıl önce Gazze'de 'dökme kurşun/ fosforlu operasyonda' 1500 sivilin kıyımına 'iliştirilmiş' medyasıyla sus pus kesilen
NATO/BM vesairenin, Libya'daki muhalif harekete 'küresel vicdanın' her biri
1 milyon dolarlık füzeleriyle yardımları iç bulandırıyor.
Libya halkını artık 'kendinin karikatürünü bile temsil edemeyen' paranoit liderin zulmünden kurtarma palavrasına da Türk neo-liberal safdilliği balıklama atladı. Bu kurtarma paravanı ardına gizlenmiş durgunluğunu aşamayan Batı kapitalizmi, 21. yüzyıl marka paylaşım stratejisiyle hem yeni kaynak aktarımıyla sermaye birikimini genişletme hem de küresel militarist efendiliğini tazeleme peşinde.
Sistemin küçük taşeron ve tedarikçi üyeleri de el pençe divan efendilerine bağlılık bildirerek yine bir 'halk kıyımının' tarihsel ortağı oluyorlar.
Eski sömürgeci 'fırsatçı' Fransa'nın başı çektiği 'insani yardım operasyonu' tarihin ilerlemeci düz çizgisine inat bütün koşullarıyla 'yeni karanlık ortaçağı' işaret ediyor.
Ayrıca Kuzey Afrika'dan giriş yapan 'savaş ekonomisini' Libya'nın 5 milyar metreküplük petrol rezervlerine bağlamak müdahaleyi küçümsemek olur.
Çok açıktır ki İngiltere, Fransa ve İtalya ile daha düne kadar karanlık ticari pazarlık ve ilişkilerle 'kankalık' yapan Kaddafi, IMF ve küresel petrol devlerine kapılarını açalı hayli zaman olmuştu. Kaddafi'nin Tuareglerden kurulma 'özel ordusunun' halk ayaklanmalarına karşı acımasız şiddetinin hümanizmanın vatanı Batı'yı rahatsız ettiği de söylenemez.
Aksine Batılı egemenlerin Kuzey Afrika girişli Ortadoğu'ya uzanacak hayli zamandır bekleyen jeopolitik stratejileri için Kaddafi'nin varlığı Allah'ın verdiği iki göz gibidir.
Halkına arkasını dönen baskıcı diktatör Kaddafi'yi devesiyle, çadırıyla Avrupa'da ağırlayan, milyon dolarlık ağır silah satan NATO ülkeleri, şimdi eğreti meşruiyetleriyle 'insanlık kurtarıcıları' kılığında Libya'ya girme derdindeler.
Çünkü esas amaçları Libya, Tunus, Fas, Cezayir, Mısır, Yemen, Bahreyn, Ürdün, Lübnan'ın kapsadığı bölgede yaklaşık 200 milyon 24 yaş altı gencin iş, onur ve özgürlük isyanlarıyla başlayan kritik süreci 'içeriden' kontrol altına almak. Batı çıkar güçlerinin ülkesine göre sokakları manipüle edip, diktatörlerin nöbet değişimini gerçekleştirip, sık sık 'halkın meşru talepleri karşılanmalı' deseler de 'yeni bir durumla' karşı karşıyalar.
Üretim kapitalizminden son otuz yıldır tüketim kapitalizmini abartarak sınırlarını aşan küreselleşmenin insani sonuçlarına 'en sert tepki', Arap gençlerinden geldi.
Bu durum yine Türk romantiklerinin hayallerindeki 'Arap devrimlerine' karşılık gelmese de, koalisyon güçlerince sokakların zapturapt altına alınarak Arap coğrafyasının temizce 'demokratikleştirme emperyalizmine' teslimi ivedidir.
Suudilerin ağır silahlarla Bahreyn'e girişleri ve isyancı Şiileri katletmeleri operasyonun diğer kanadının da devreye girdiğinin göstergesidir.