Cevap açıktı; Türkiye kamusal sağlık hizmet alanını sağlık sektörüne "tahsis ederek" sermaye üretecek sağlık AVM'si inşaatını tamamlamak üzereydi.
Battal boy siyasi popülizm, Kanun Hükmünde Kararname mühendisliği ve eksik olmasın medyatik propaganda güç-birliğiyle zahmetli ve maliyetli bir süreci geride kalmış, "yukarıya doğru sıçrayan sağlık harcamalarımızla" mümbit sağlık piyasamız kurulmuştu.
2023 yılında 80 milyarı bir kaç kez katlayacak sağlık harcamalarımız, ekonomik büyümeye motor, küresel sermayeye kar membası olacaktı..
Ellerindeki şişkin ilaç torba ve kabarık tetkik dosyaları, beş/on türlü katkı payını ödeyerek sağlık AVM'sini kat kat dolaşan sağlık tüketicisi vatandaş ve AVM CEO'sunun yönetiminde "performans ve rekabet ilkesiyle" kıran kırana istihdam edilecek sözleşmeli doktor, taşeron sağlık emekçileri de anca yerlerini bilmişti...
"Köpüren, taşkın sağlık harcamalarını kim finanse ediyor yahu" sorusunu daha sormadan geçen hafta yerli yabancı hastane zincirlerini mest edecek kamu-özel ortaklığı "Şehir Hastaneleri" kanunu Meclis'te kabul edilmişti.
Kamu arazilerinin üzerine özel sektör tarafından inşa edilecek, kredi teminat hazineden, yüzde 70 doluluk garantisi devletten, tüm tıbbi hizmetler, çalışanlar ve ticari alanlarıyla özel sektörün "işletme mülkü" "Şehir Hastanelerine" önümüzdeki 30 yıl için yalnız 100 milyar TL'lik kira bedeli de bize düşmüştü...
ADI KAMU MÜLKÜ ÖZELLEŞTİRİLMİŞ HASTANELER..
Açıkcası daha Şehir Hastaneleri'nin kapısından adım atmadan, hiçbir sağlık hizmeti satın almadan bu neoliberal finansman modelinin tek kaybedeni sağlık çalışanları ve bizler oluyorduk.
Piyasadan "pahalı sağlık hizmet alıcısı" ve "özel sektörün kiracısı" konumuna giren devlet büyük memnuniyet içindeydi..
Türkiye sağlık sistemi "liberalizasyon" sonrasında sağlık hizmet fiyatlarının üzerindeki "baskı" kalkıyor piyasa şekilleniyor ve sağlık hizmetlerine bir ayda yüzde 57.8 zam geliyordu..
Kamu-Sen'e bağlı Türk Sağlık Sen araştırması sonucu laboratuvar tahlil ücretleri yüzde 209, ultrason yüzde 129, hastane yatak ücreti yüzde 103.7, doğum ücreti yüzde 86 artmış ve daha da artacaktı..
Çünkü Türkiye Sağlık AVM'si inşaatı esnasında "vatandaşımız özel-devlet her hastanede parasız hizmete erişiyor" lansman dönemi bitmek zorundaydı....
Sağlık hizmeti satılan bir mal, sağlık alanı sermaye üreten bir varlıktı ...
Sağlık AVM'sindeki "ziyaret" bitmiş yoksul tüketicilerin "sağlık hizmetine eşit erişim hakkı" kapıdaki özel güvenlik görevlisi ya da bankoda GSS prim borcu veya zorunlu hale gelecek tamamlayıcı "özel" sigortasına kadardı.
İsteyen 5.sınıf kamu hastanelerine yığılacak kalabalıklara katılıp 79. hasta olarak 5 dakikalık katkı paylı hizmetini alabilirdi..
Tabii ki önce koruyucu sağlık hizmetleri sonra parasız tedavi hizmet hakkını kaybedenler, kamusal kaynak ve vergileriyle finanse ettikleri kamu hastanelerinin "özelleştirilmiş" morg hizmetinin bile müşterisi olamamaları ironik değil, neoliberalizmin tek sağlam gerçeğiydi.