Çalışma hayatının topluca 'kirala-kullan-at' modeline geçişinin önündeki en kritik engel olarak, 'kıdem tazminatı' duruyor.
Bu yüzden birkaç ayda bir kıdem tazminatını önce 'esnetmeye' daha sonra 'tasfiyesine' yönelik stratejik hamleleri, 'çalışanlara sevinçli haber' diye başlık atan basınımızdan izliyoruz.
Bu müjdeli haberlere baktığınızda da sanki 'iyileştirme gibi takdim edilen' düzenlemenin 'taşeronluk', 'güvencesizlik', 'esneklik' üretecek iş rejiminin yasal çerçevesi olduğunu şıp diye anlıyorsunuz.
Kol emeği, zihin emeği ayırt etmeksizin bütün çalışanlarla işveren arasındaki iş güvencesi ve sürekliliğinin teminatı olan ve işverenle yüz yüze yapılmış iş sözleşmesini tescilleyen 'kıdem tazminatının' bir fona çevrilmesi, temmuz ayında gündeme gelmiş; tepkiler üzerine geri adım atılmıştı.
Geçtiğimiz haftalarda yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı kıdem tazminatının fonlaşmasının gerekliliğini bu defa 'taşeron işçilerin mağduriyeti' üzerinden tekrarladı.
Ama altı milyon taşeron işçinin işçi simsarları tarafından, başta TBMM'nin dahil olduğu devlet kurumlarına pazarlanıp kiralandığından hiç söz etmedi.
Ve taşeron işçiliğin iş mekanı, mesaisi, işvereni belli olmayan, insan onurunu hiçe sayan, en 'ucuz işçilik modeli' olduğundan da...
Ayrıca kıdem tazminatının temel bir hak olmaktan çıkartılıp fonlaştırılması ve 'liberal' devletin başka işi yokmuş gibi bu kıdem tazminatı fonunu nemalandıracak olması da büyük bir piyasa çelişkisi değil mi?
İstihdamsız büyüyen, sıcak paracı, ucuz Çin malı ithalat cenneti ülkemizde kıdem tazminatının işsizliğin, kayıt dışılığın tek müsebbibi olduğu propagandası yıllardır yapılıyor.
DİSK Genel Sekreteri defaatle kıdem tazminatının hem kayıt dışı çalışmayı hem de toplu işten çıkartmaları engellediğini ve kıdem tazminatına hak kazananların yüzde 92'sinin bu hakkı kullandığını belirtti...
İŞ PİYASALARINI KURMAK...
Ama pekala biliyoruz ki şimdi de 'taşeronun kıdem tazminatı mağduriyetini giderme' paravan gündeminin ardında 'emeğin istihdam koşullarındaki' büyük dönüşümü var.
Yani yarım zamanlı -kısa vadeli- kiralık işlerle işsizlikle iş sahibi olma arasındaki farkın ortadan kaldırılması var.
İşten çıkarma maliyetini daha da düşürmek, en maliyetsiz çalışma biçimini iş piyasalarına yerleştirmek var...
İşveren tarafından kolayca işten çıkarılacağını bilen çalışanların suskunlaştırılması ve örgütlü dayanışma içine girmelerine engel olmak var.
İşverenin çalışanına olan yükümlülüğünden kurtulması ve çalışanlar üzerindeki baskısının artması var...
Yaşlı ve kıdemli işçilerin kapının önüne konulması da...
Bölgesel asgari ücret, alt işveren ve özel istihdam büro düzenlemelerinin de önü ancak 'kıdem tazminatının' fona devriyle açılacak...
Dolayısıyla sendika ve toplu sözleşme bitip herkes; taşeron ve çalıştığı bölgeye göre asgari ücretli 'kiralık-kolay atılan' işçi haline getirilecek...
Böylece de Avrupa'nın en çok taşeron işçisi, en fazla sayıda asgari ücretle çalışan işgücü ve büyük genç işsiz nüfusuyla küresel sistemin sayılı 'köle işçi' piyasasını kurmuş olacağız...
İstihdam bürolarının önündeki vasıflı vasıfsız genç işsizler kuyruğu, kıdem tazminatsız uzun çalışma saatleri, birbirine diş bileyen 'kiralık' istihdam modellerinden oluşan iş piyasaları herkesin çocuğunu bekliyor...