Gözetleme ve istihbarat amaçlı İnsansız Hava Araçları 90’lı yıllarda geliştirildi.
Türkiye, kaçakçılık, sınır güvenliği ve terörle mücadele için havadan gözetleme sistemine en çok ihtiyacı olan ülkelerden biri, belki de birincisi.
Ancak 2003’e kadar ‘biz yapalım’ diyenleri kimse dinlemedi.
2004’te ilk girişimler desteklenmeye başlandı.
2005’te “İsrail’den alalım” denildi, 185 milyon dolarlık anlaşma yapıldı.
2008’de satın alınan ilk Heron testte düştü!
Üretici şirket ne tazminata yanaştı ne de Aselsan’ın ürettiği yerli görüntüleme sistemlerini kullanmaya...
O günlerde İsrail Gazze’ye ağır bir saldırı yaptı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da dünyayı ayağa kaldırdı.
İsrail, bu sert tepkiyi bahane ederek Türkiye’ye İHA ihracatına izin vermedi.
Bu sırada Türkiye’nin elinde bir ‘kiralık’ İHA vardı, ‘arızalı olmadığı’ günlerde verdiği görüntüler ne kadar anlık, ne kadar işe yarardı, hâlâ tartışılıyor.
Ve Türkiye İsrail İHA’larından vazgeçti.
***
Heron görüşmelerinin yapıldığı günlerde, Ekim 2005’te, ilk yerli girişimler de TAI tesislerinde görücüye çıktı.
O gün, ‘mini İHA uçuş gösterisi’nde ürettiği İHA’yı tanıtan MIT’den mezun genç bir mühendisin şu sözleri kameralara yansıdı:
“Bu işin en son noktasını şu an biz yapıyoruz Amerika’da... Birçok Türk arkadaşım Amerikan ordusunun projesinde çalışıyor. Türkiye, insansız hava araçları noktasında bu proje veya bunun gibi projeler desteklenirse 5 sene içerisinde dünyada 1 numara olabilir. Türkiye bu teknolojiyi yakalarsa diğer sanayiler de gelişir. Ben hayatımı bu konuya adadım.”
O mühendisin adı Selçuk Bayraktar.
İddia ettiği gibi ilk İHA’nın testleri 2009’da yapıldı; 2010’da proje sözleşmeleri başladı; 2011’de ilk Mini İHA üretildi; 2014’te (bugün kullanılan model) Bayraktar TB2’nin seri üretimi başladı.
Ve...
Teröristlerin yurtiçinde ve dışındaki kamplarını, hareketlerini, operasyon alanlarının anlık görüntülerini havadan saniye saniye izleyebilmek ancak yerli İHA’larla mümkün oldu.
***
2005’te görüntüleme ve istihbarat amaçlı İHA’lar konusunda en az 5 yıl gecikmiştik.
Yerli İHA’ların TSK envanterine girmesine kadar geçen süreçte 10 yıl daha kaybettik.
Bu 15 yılda terörle mücadelede neler kaybettiğimizi düşünmek bile çileden çıkmaya yeter.
***
Selçuk Bayraktar, Teknofest’in açılışından önce düzenlenen ‘paydaş brifingi’ne davet ettiğinde, ‘havacılık virüsünün’ kendisine nasıl bulaştığını şöyle anlattı:
“Babam bu konuya kendini adamıştı. Beni maket uçak uçurmaya götürüyordu. O virüs bana bulaştı.”
Bir söz, bir şey bir kişinin hayatını değiştirir.
Bir kişi ülkesinin kaderini ve dünyayı değiştirir.
***
Mesele sadece uçan araçlar yapmak değil.
Bunu ‘kendi ülkesinde yerli ve milli olarak yapmak’...
Teknofest’e 500 bin ziyaretçi gelmesi, yerli ve milli ruhun Türk milletinin içinde var olduğunun kanıtı.
Yakın gelecekte Teknofest’in hayatını değiştirdiği çocukların başarı hikayelerini duyacağız.
Demirağ ve Hürkuş’un hikayeleri her şeyi anlatır
Teknofest’in yapıldığı Yeşilköy Atatürk Havalimanı yerli ve milli ruhu temsil ediyor.
Nuri Demirağ Cumhuriyet’in ilk uçak fabrikası ve pilot okulunu burada kurdu;
Burada yapılan havalimanına Atatürk’ün adı verildi.
Nuri Demirağ ile çağdaşı ve büyük destek verdiği Vecihi Hürkuş, bu ülkenin havacılık tarihinin iki lider ismidir.
Bu iki ismi internetten arayın ve hikayelerini okuyun.
Daha sonra haklarında yazılan her şeyi okuyacaksınız...
1930’larda uçak üreten, satan, pilot yetiştiren Türkiye’nin bugün ABD’nin F-35 şımarıklığıyla karşı karşıya kalmasına daha fazla öfkeleneceksiniz.
‘Yerli ve milli olanı bitirme’ mekanizmasının sadece sanayi ve teknolojide olmadığını, ‘ticaret’ ve ‘siyasette’ de, ‘bürokraside’ de aynı mekanizmanın işlediğini göreceksiniz.
‘Biz yapamayız’, ‘bizden adam çıkmaz’ sözlerinin neden bazı ağızlara pelensek, bazı kalemlere mürekkep olduğunu anlayacaksınız.
Sadece otomobil, uçak ve tırnak makasının değil, ‘fikirlerin’, ‘kavramların’ ve hatta ‘ahlakın’ da ithal edilmesinin sonuçlarını fark edeceksiniz.
Rusya’nın BOP’u mu?
Aydınlık gazetesine bakılırsa Rusya Türkiye’ye karşı ‘ne vereyim abime’ modunda!
Moskova’da ‘seçkin isimler’ Rusya BOP’u hazırlamış, haritaya bakılırsa Türkiye’ye Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın liderliğini teklif ediyorlar!
Üstelik sandığımız gibi Marxist, Leninist, Stalinist veya Troçkist değil; bildiğin Mevlana meşrep, Yunus Emre takipçisi, hatta Bektaşi erenler kıvamında maneviyata hakim kişiler bunlar.
O yüzden Rusya lideri Vladimir Putin Çankaya’daki üçlü zirvede Kur’an’a atıfla mealen ‘yemeyin birbirinizi’ demiş...
Uzatmayayım;
Düşüncemi başlıkta söyledim.
Türkiye ‘biri bir şeyler versin’i bekleyen bir devlet değil.
Hâlâ anlamadınız mı?