Tolerans üretimi' Orhan Miroğlu'ndan alıntı.
Miroğlu, PKK terörüne gerekçeler üretme, PKK-HDP ilişkisi ve 'HDP'nin Türkiyelileşmesi' kampanyası için bu kavramı kullanmıştı.
Bu 'tolerans', örgüt ve siyasi yapılarına zaman kazandırdı, bu sürede oluşturulan yeni durumların en azından bazılarına 'rıza' ve 'kabul' de yarattı.
PKK/HDP arasındaki ilişkinin görmezden gelinmesi de bu 'tolerans-rıza-kabul' sürecinin sonuçlarından biridir.
"Ama artık bunu CHP'liler bile söylüyor" diyebilirsiniz.
Zaten sonuç da bu; bu ilişkinin 'basit bir siyasi yanlış olarak kabul edilmiş' olması...
CHP'nin HDP ile işbirliğini sağlayan 'tolerans', şimdi İyi Parti ile HDP arasında üretilmeye çalışılıyor.
CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ı 8 Mart Kadınlar Günü mesajıyla yan yana getirmesi tesadüf değil.
Aynı şekilde aynı günlerde HDP'nin terör suçundan hükümlü cezaevindeki eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın, "İyi Parti ile HDP arasında eleştirel bir diyalog ve ilişki kurulmasını" önermesi de.
İyi Parti milletvekilleri ve parti tabanından İmamoğlu'na tepki geldi, ancak 'yönetim' düzeyinde tepki yükselmedi. Akşener, tepkileri "Arkadaşlarımın çoğu beğenmedi, haklıdırlar" diye onaylamakla yetindi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 'susarak' İyi Parti'ye destek verdi.
HDP'li Buldan da, "İki kadının yan yana gelmesinden korkuyorlar" gibi bir cümleyle kolaylık sağladı.
Ertesi gün İyi Parti'de tartışma 'içe aktarıldı'...
Bu da ikinci açıklamaya, Demirtaş'ın 'diyalog ve ilişki' ifadesine ve devamındaki "İyi Partili bazı ırkçı siyasetçilerin faşizan söylemleri, her türlü diyalog ve çözüm zeminini maalesef tahrip ediyor" sözlerine yönelik bir 'tolerans' üretti.
Demirtaş, sadece hakaretamiz ifadeler kullanmadı, devamla, "HDP'ye hakaret etmek, ayar vermeye kalkmak başka bir partinin temsilcilerinin haddi değildir, buna güçleri de yetmez" diyerek, 'diyalog ve ilişki' için "ırkçı, faşist isimlerin İyi Parti'den ayıklanmasını" da 'şart' olarak dile getirdi.
Buna da bir tepki gelmedi.
'Yok hükmünde' saymak bazen doğru bir politikadır.
Ancak kahvaltı teklifinde, 'teröre yakınlık' tepkisinde muhatap alınan kişinin, bu sözlerinin yok sayılması böyle bir politikayla açıklanamaz.
Zaten, CHP ve İyi Parti'ye yakınlıklarıyla ve Millet İttifakı'nı desteklemeleriyle bilinen yayın organları ve yazarlar da yerel seçimlerden sonra, "Saray, Millet İttifakı'nı en zayıf yerinden dağıtmaya çalışıyor" diyerek, HDP'nin Millet İttifakı içinde olmasına 'tolerans' oluşturuldu.
Herkes durumun farkında olmasına rağmen, 'resmen reddedilmesi' yeterli sayıldı.
Akşener ve Buldan'ı yan yana getiren tweet ikinci aşamanın başlangıcı oldu.
Bu yüzden aynı çevreler, bu 'ilişki'nin 'açıkça dile getiriliyor olmasını' olumlu buluyorlar.
İyi Parti'de HDP işbirliğine ses yükseltenlerin tutumu ve/veya İyi Parti yönetiminin bu isimlere karşı tutumu bu 'tolerans operasyonu'nun başarıya ulaşıp ulaşmadığını gösterecek.
BİR PUL İÇİN DEĞER MİYDİ
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanlığı, Papa'nın ziyareti anısına pul bastırmış.
Gelenektir.
Ancak pulda Papa rölyefinin arkasında, Türkiye'nin Erzurum ve Adana'ya kadar uzanan doğu ve güneydoğu bölgelerini içine alan bir 'sözde harita' konulmuş...
IKBY Başkanı Neçirvan Barzani, daha birkaç ay önce Ankara'daydı.
Saygı ve kabul görmüştü.
Erbil yönetimi kendine şu soruları sormalı:
- Bağımsızlık referandumu yapmaya kalktık, Irak Anayasası'na açıkça aykırı olmasına rağmen Kerkük ve Musul'u da içine dahil ettik; bunun Türkiye'nin içine bir el bombası atmak olduğunu umursamadık. Ne elde ettik? Bağdat bütçe ödeneğini, Türkiye ilişkiyi dondurdu. Destek olur diye umduğumuz ABD 'ben karışmam' dedi. Ortada kaldık.
- Sonra başkan değiştirdik, güç bela Bağdat'ta, Ankara'da kabul gördük, ağırlandık. Şimdi de Türkiye topraklarını haritamıza katmaya kalktık! Ne elde etmeyi umuyoruz?
Bunun Türkçeye tercümesi şudur:
Washington'a dayanarak Kerkük ve Musul'u alma hevesiyle Türkiye'yi sattık; sonra Washington bizi satınca yeniden Türkiye'ye döndük. Türkiye bizi kabul etti ama bu kez Papa'ya dayanarak yine Türkiye'yi sattık!...
Üstelik bir pula!..
Bunları ben söylüyorum.
Mesut Barzani, daha birkaç yıl önce peşmerge maaşları için ABD'den 800 milyon dolar kredi almış, Amerikalılar da masayı önlerine kurup, parayı nasıl verdiklerini göstere göstere anlaşmayı imzalatmışlardı. O gün Barzani'nin atılan imzalara bakarken çekilmiş bir fotoğrafı bir gazetede 'Maaşa Bakış' manşetiyle verildiğinde öyle üzülmüş ve utanmıştım ki; hem gazetede tepki göstermiş hem de "Bu parayı Türkiye verseydi de Kürtleri utandırmasaydı" diye ulaşabildiğim herkesi ayağa dikmiştim.
"Biz daha fazlasını yapıyoruz merak etme" cevabı almıştım.
Ayrıca Bağdat'la papaz olma pahasına, Ceyhan'dan satılan Irak petrollerinden Erbil'e düşen payı doğrudan IKBY'ye gönderiyordu Türkiye.
Bunları, 'verdiğiniz değer kadar değer bulursanız üzülmeyin' diye yazdım.
Bu harita yeni değil, biliyoruz.
Velev ki bu harita 'Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı' ifade ediyor, siyasi bir manası yok.
- Neden İran ve Suriye'de Kürtlerin yaşadığı bölgeleri -Türkiye'deki kadar- kapsamıyor?
- Ve ülke sınırlarını göstermiyor?
Harita bir iyi niyet değil 'hayal' haritasıdır.
Bir soru daha:
Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında 'bazı haddini bilmez IKBY yöneticileri' denildi.
Acaba Erbil yönetiminde Türkiye ile ilişkileri bozmaya çalışan birileri mi var?
BIDEN, TRUMP'IN BAĞIRARAK YAPTIĞINI 'DEMOKRATÇA' YAPIYOR
Geçtiğimiz salı günü ABD'de Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki'nin Meksika sınırına gelen göçmenler hakkındaki sözleri, yeni ABD Başkanı Joe Biden'in 'demokrat politikaları' hakkındaki görüşümüzü doğruladı.
Psaki, göçmenlere "Şu anda sınıra gelmenin zamanı değil, gelenlerin çoğunluğu geri çevrilecek" mesajını verdi.
Cumhuriyetçi başkan Donald Trump da tam bunu söylüyordu.
KADINLAR ERKEKLEŞİRSE...
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ydü.
10 Mart Çarşamba günü de TBMM'de, AK Parti'nin kadına yönelik şiddete ilişkin araştırma önergesi görüşülerek kabul edildi.
Görüşmeler sırasında CHP'li Sera Kadıgil'in bir sözü dikkatimi çekti.
Kadıgil, tartışmaya katılan AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'na tepki gösterirken, "Bugün herhangi bir muktedir bıyıklı ile değil kadın arkadaşlarla muhatap olmak istiyorum. Erkek aklınızla iki kadın arasındaki diyaloğa girmeyin" dedi.
Benzer bir cümlenin, "Bugün herhangi bir eksik etekle değil adamlarla muhatap olmak istiyorum. Kadın aklınızla iki adam arasındaki diyaloğa girmeyin" şeklinde söylendiğini düşünün!..
Erkek aklıyla davranacak, erkek diliyle konuşacaklarsa TBMM'deki kadın milletvekili sayısını tekrar hesaplamak gerekiyor.
Erkekleşmiş kadın kafası erkek-kadın eşitliği önündeki en büyük sorun.
Zira sayısal olarak eşitlense bile zihniyet olarak erkekler çoğunlukta kalacak!..