Yanlış duymadınız, bu ‘militan’ ifadesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ait. Kılıçdaroğlu 2005 yılında 71 milletvekili arkadaşıyla birlikte parlamentoda, Hizmet hareketinin yurtiçindeki ve yurtdışındaki okulları hakkında bir araştırma önergesi veriyor. Bununla da yetinmiyor, 2008 yılında yani genel başkanlığı döneminde 20 CHP milletvekili ile önerge vererek dershaneleri yerden yere vuruyor ve buralarda öğrencilerin “ders çalışma kandırmacasıyla kamplara alındığını” iddia ediyor.
Hiç lafı uzatmaya gerek yok, önergedeki şu ifadeler CHP’nin ebedi ve ezeli niyetini net bir şekilde ortaya koyuyor: “... Kimileri de Fethullah Gülen tarikatının buralarda militan yetiştirerek, devlette kadrolaşmayı amaçladığını ileri sürmüştür. Fethullah Gülen’e bağlı okullarla ilgili yurtdışındaki yetkililerin farklı tutumları vardır. Bir ülke laikliğe aykırı eğitim yapıldığı gerekçesiyle ülkesindeki bu okulları kapatmıştır. Başka bir büyük ülkenin başkanı da bu okullarla ilgili kaygılarını belirtmiştir. Kısaca devletten sonra en büyük eğitim ağını kurmuş bu örgütlenme hakkında gerçeğin araştırılması, kamuoyunun aydınlatılması gerekir. Bu görev de en başta TBMM’ye düşer. Fethullah Gülen’e bağlı okul, dershane ve yurtlarda 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda öngörülen Eğitim Birliği içinde laik, bilimsel bir eğitim yapılmakta mıdır?
İlköğretimden üniversiteye kadar yüzlerce okulun yapımı, binlerce öğretmenin aylığı hangi kaynaktan karşılanmaktadır? Bütün bu soruların yanıtlanması TBMM’ce araştırılıp, incelenmesi gerekir.”
CHP’nin o günlerde cemaati yok etmek için giriştiği önerge operasyonu parlamentoda AK Parti tarafından püskürtülmüştü. Önergedeki bu ağır ifadelere Türkiye’nin siyasi tarihi açısından baktığımızda böyle bir hoyratlığı ancak CHP yapabilir.
Çünkü, tek parti döneminden bu yana CHP’nin tarihi baskılar ve totaliter uygulamalarla yazılmıştır. Sadece dindarlara değil, Kürtlere, Alevilere ve farklı inanç gruplarına yapılan zulümlerin altında hep CHP’nin imzası bulunmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu, Amerika gezisi sırasında hizmet hareketi temsilcileriyle yaptığı görüşmede 2005 ve 2008 yılındaki ‘yasakçı’ yüzünü gizleyerek, yok hükmündeki MGK tavsiye kararı üzerinden hükümete istifa çağrısı yapıyor. İyi güzel de, Ergenekon ve Balyoz avukatlığında stajını tamamlayan Kılıçdaroğlu acaba seçim meydanlarında, tıpkı altına imza koyduğu önergede olduğu gibi Hizmet hareketinin okullarını yok etme vaatlerinde mi bulunacak? Yani Kılıçdaroğlu, Hizmet hareketine gönül verenlere gidip, “2005 yılında militan yetiştiren okullarınızı araştırmak için önerge verdim, AK Parti engel oldu, bana oy verin bu araştırmayı tamamlayalım” mı diyecek?
Kılıçdaroğlu Washington’da Neocon’un babalarından aldığı gazla, “Türkiye’nin yönetiminden rahatsızlık var” diyor. Doğrudur, Gezi çapulcularının arkasında aslanlar gibi duran Neocon’lar AK Parti iktidarından hiç hazzetmediler. Geçmişte Türkiye’deki ‘vesayet sistemi’nin önemli aktörlerinden olan Neocon’lardan da bu beklenirdi.
Eğer Kılıçdaroğlu, seçimler yaklaşırken hizmet hareketine gönül veren dindar insanların hafızasını hafife almak gibi bir niyeti varsa boşuna uğraşıyor. Çünkü bu insanlar, CHP’nin bu ülkede dindarlara geçmişte ne tür baskıları reva gördüğünü ve eline ilk fırsat geçtiğinde neler yapabileceğini çok iyi bilmektedirler. Her gün hizmet hareketine şirinlik gösterileri yapsa da ve de üstüne bonus olarak Mustafa Sarıgül’ü koysa da CHP’nin “ikna odası” fotoğrafı değişmez.
Şu anda yaşadığımız bu sıkıntılı günleri elbette aşacağız, bundan hiç kuşkum yok. Çünkü biz aynı hedefe yürüyen, aynı demokratik değerlere inanan insanlarız. Şu günlerde en çok zorumuza giden, bütün iktidar olduğu dönemlerde toplumun farklı kesimlerine, dindarlara eziyet eden CHP’nin bu durumdan vazife çıkarmak için ellerini ovuşturmasıdır.