Brüksel’de patlayan bombalar 37 kişinin hayatına mal oldu.
Belçika Başbakan’ı “Korktuğumuz başımıza geldi” dedi.
Onun korktuğu şeyi Türkiye son 35 yıldır sürekli yaşıyor.
Ancak Gezi’den beri terör örgütlerinin merkezinde yer aldığı bu dehşetin şiddeti de, kimyası da değişti ülkemizde.
Avrupa’nın terör ve örgütlere karşı sergilediği çifte standart ise gerçekten usandırıcı türden.
Bugün DAEŞ’in Paris ve Belçika’da yaptığı saldırılar, yakın planda Suriye’deki iç savaşın, uzak planda da sömürgeci zihniyetin Ortadoğu/Afrika ve Asya’da yaptığı zulümlerin bir semptomu.
Belçika ve Paris’te yaşanan şüphesiz vahşice, ahlaksızca ve kabul edilemez katliamlar.
11 Eylül 2001 İkiz Kule ve Pentagon saldırıları da öyleydi.
Terör örgütlerinin kimliği önemli olmadığı gibi, teröre kurban gidenlerin de kimliği tabii ki önemli değildir.
Bu katiller, Ankara’da olsun, İstanbul’da olsun, Paris veya Brüksel’de olsun sivil, masum insanları öldürüyorlar.
Peki, Paris ve Brüksel’deki insanların, Esed soykırımının yarattığı cehennemin sonucu olarak öldüğü kabul edilecek mi?
DAEŞ, Bush’un girmemesi gerektiği anda Irak’a girmesi, Obama’nın da çıkmaması gerektiği anda Irak’tan çıkması, Irak’ı Maliki zulmüne teslim etmesi ve Türkiye’nin dışında kimsenin Esed zulmüne ses etmemesi yüzünden ortaya çıkmadı mı?
Aynı şey PKK/PYD için de geçerli değil mi?
ABD ve Avrupa, 1980’lerde Sovyetlere karşı savaştığı için Bin Ladin’e destek oluyor onu açıkça destekliyordu.
Bugün de PKK ve PYD’yi DAEŞ’e karşı destekliyorlar. Çadırları Brüksel ve Strasburg’da özel olarak korunuyor. Brüksel PKK, FETÖ ve DHKP-C’nin cenneti gibi...
Türkiye terörün bedelini uzun zamandır ödüyor. Batı’nın korkusu bizim sürekli uğraştığımız bir gerçektir. Yıllardır Batı’ya bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği sözler de bu çifte standardın, bu ahlaksız zihniyetin altını çizmek içindi.
Benim söylediğim şey, bir CHP’li vekilin dediği gibi 35 kişiyi öldüren canlı bombayla empati kurma, caniyi anlama çağrısı yapmak asla değil.
Dünyaya yeni bir Ortadoğu hukuku gerek. BM bu haliyle dünyayı taşıyamaz.
Ahlak ve vicdani boyutunu geçtim.
Ama hemen yanı başınızda 500 bin kişi varil bombalarıyla öldürülüyor, bir halkın yarısından fazlası göçmen durumuna düşüyor ise, buna sırt çevirmek mümkün değildir. Bu ateşin sizin evinizi de yakmaması mümkün değildir.
En azından olayı, Suriyeliler için değilse dahi, Batı’nın kendi menfaati için artık ciddiye almasının zamanıdır.
Batı dünyası, içindeki yükselen ırkçılıkla ve terör saldırılarıyla gerçekten yüzleşmek ve bu sorunu çözmek istiyorsa, bir yol ayırımında olduğunu kabul etmelidir.
Bir yandan çifte standartlarla mücadele ederken, tüm dünyanın yükünü Türkiye sırtlayamaz.
Eğer Batı, bu zihniyet değişimini yapamazsa, 21. yüzyıl bir terör ve göç asrı olacaktır.