Türkiye, çok uzaklardaki Arakanlı Müslümanlar için gözyaşı döküyor. Bu yüzden millet Kurban Bayramı’nı dahi buruk geçirdi.
Myanmar’da dünyanın gözleri önünde büyük bir soykırım yaşanıyor. Müslüman azınlık, tarihin ender gördüğü bir katliamla karşı karşıya. Kadın-çocuk, yaşlı-genç demeden binlerce sivil, Müslüman oldukları gerekçesiyle korkunç bir şekilde, vahşice öldürülüyor.
Arakanlı Müslümanların katledildiği görüntülere bakmaya yürek dayanmıyor.
Aynı acı, aynı trajedi Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Libya ve Yemen’de de sürmekte. Savaş makineleri Müslümanları katletmeye/öğütmeye devam ediyor.
Türkiye, kendi gücünü ve imkanlarını zorlayarak sınırları ötesindeki Müslümanların imdadına yetişmeye çalışıyor.
Suriyeli milyonlarca mülteciyi ülkemizde konuk etmemizin başka bir sebebi yok.
Arakanlı Müslümanlara el uzatırken de hesap kitap yapılmıyor.
Ankara, dünyanın en ücra köşesinde baskıya, göçe, katliama maruz kalan Müslümanlara kol kanat gererek aslında kendi tarihinin hakkını vermeye çalışıyor.
Türkiye’nin gücü, kuvveti buradan ileri geliyor.
BM’yi acil toplantıya çağıran, Myanmar yönetimi üzerinde katliamı durdurması için baskı kuran, Bangladeş sınırına dayanan binlerce Arakanlı Müslüman’a kapıların açılması için tüm imkanlarını seferber eden ülke Türkiye’den başkası değil.
Batı’nın gözü hiçbir zaman Müslüman’ı görmez; Avrupa’nın göbeğinde, Bosna’da Müslümanlar katledildiğinde, soykırıma uğratıldığında da dünyadan ses çıkmamıştı. ABD öncülüğündeki koalisyon devletlerinin yanı başımıza kadar sokulmalarının sebebi de farklı değil; savaş makinesi sadece Müslümanları öğütüyor, başkasını değil. Türkiye, bu gerçeğin fazlasıyla farkında.
Madalyonun bir de bu yüzüne bakalım.
Kimin için ağladığın, kimin için üzüldüğün çok önemli.
Türkiye, Arakanlı Müslümanlar için gözyaşı dökerken CHP, PKK için ağlıyor. Bir dönem Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan Yardımcılığını yapan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Meclis’te dün düzenlediği basın toplantısında SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı)’ların, “insanların hayat hakkını ihlal ettiğini” savundu.
Sezgin Tanrıkulu’nun, PKK’nın dağ kadrosuna karşı kullanılan bu hava araçlarından -hem de Meclis çatısı altında- şikayet etmesi, partideki çürümenin boyutlarını göstermesi bakımından son derece önemli. PKK işçi, memur, çocuk, polis, asker demeden Güneydoğu’da her gün ayrı cinayet işleyen bir terör örgütü. CHP askere, polise, vatandaşa kalkan olması gerektiği yerde gidip teröre kalkan oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi, CHP’yi maalesef PKK’ya kalkan yapacak noktaya kadar getirmiş durumda. Başka söze gerçekten hiç gerek yok; bu CHP, Kemal Bey’in peşine takılan “Atatürkçü” arkadaşlara hayırlı olsun!