Fransa’nın peşpeşe DAEŞ terör örgütünün saldırısına maruz kalmasının sırrı galiba Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Nice’teki korkunç katliamın ardından yaptığı konuşmada gizli.
Charlie Hebdo’yla başlayan ve yüzlerce Fransız vatandaşının ölümüne yol açan DAEŞ saldırıları için Ocak 2015’te,“saldırıların İslam diniyle ilgisi olmadığını” söyleyen François Hollande, Nice’teki TIR katliamının ardından fikir değiştirerek,“Fransa’nın İslamcı terör tehdidi altında olduğunu” açıkladı.
Fransa’daki DAEŞ saldırılarının son bulmamasının bu ifadeyle yakında bağlantısı olabilir. Hollande, Charlie Hebdo saldırısının ardından, “Fransa İslamcı terörün tehdidi altındadır” dese, DAEŞ saldırıları da belki bir yerde kesilecekti. DAEŞ terörünün ısrarla Fransa’yı hedef seçmesi,“İslami terör” sözünü söylettirme ihtiyacından kaynaklanıyor olabilir.
Yoksa Cumhurbaşkanı Hollande’ın katliamın hemen ardından ağzından çıkan ilk sözün “İslami terör” olması tesadüf mü? Hollande, geç de olsa terörün dilini, şifresini, ülkesine ve kendisine verilen mesajı çözmüş görünüyor; Hollande,“Fransa İslamî terör tehdidi altındadır. Artık savaştayız, bu terör örgütünü ininde vuracağız” demese, katliamın ardından kendisinin ve ülkesinin pozisyonunu değiştirmese Fransa’yı vuran bu felaketlerin yönünü belki de değiştiremeyecek.
Kısacası Hollande, “İslami terör” deyip terör belasını Fransa’nın üzerine süren güçlere teslim olmayı seçti. Hollande’ı teslim alan güç, Fransa’yı terörle değil İslam’la savaştıracak. Fransa kanla, katliamla, acı ve gözyaşıyla sonunda “İslamla savaş” çizgisine boyun eğmek zorunda kaldı.
İstanbul Havalimanı ve Nice’teki terör saldırıları daha büyük felaketlerin habercisi. Bu kadar korkunç büyüklükteki terör saldırıları ancak daha büyük kanlı olayların hazırlayıcısı olabilir. Bu olayların gerçekleşeceği yer de maalesef Hollande’ın, “terörü ininde vuracağız” sözleriyle işaret ettiği gibi İslam coğrafyasıdır.
Batı, 11 Eylül saldırılarıyla büyük kötülükleri, tarifsiz acıları ve dehşetengiz savaşları Müslüman coğrafyaya taşıdı. Afganistan ve Irak’ta o gün bugündür ölümler durmadı. 2009’da patlak veren, “Arap Baharı”yla beraber yangın Libya, Tunus, Mısır, Yemen ve Suriye’ye sıçratıldı.
El Kaide ve DAEŞ gibi Batılı istihbarat örgütlerinin kurguladığı terör örgütlerini bahane ederek ABD ve İngiltere’nin yanı sıra Fransa ve Batı Avrupalı devletleri de Ortadoğu’ya taşıyacaklar. Ortadoğu adım adım daha büyük felaketlere hazırlanıyor.
Şiddet ve hızını azaltmadan devam eden emperyal azgınlık, Ortadoğu haritası üzerinde şiddetini ve hırsını artırarak ilerliyor. Batı’nın insanlık dairesi insanı dışlayan, çıkarı yücelten bir daire. Modern zamanlar bunun sağlamasının yapıldığı zamanlar oldu. Elbette ki insanlığın, hukukun ve adaletin kriterlerini belirleyecek olan ne sadece Doğu’dur ne de sadece Batı; ancak Batı’nın koyduğu kriterlere göre Avrupa’nın, Amerika’nın ve onların nezdinde temsilciliğine soyundukları dünya sisteminin, insanlık değerlerini nasıl da yaraladığına tarih şahitlik etmektedir.
"İslami terör" yoktur, İslamı terörle ilişkilendiren Batı aklı ve hesapları söz konusudur. İnsanlık ve bölgemiz için en büyük tehdit, İslamı terörle özdeşleştirerek hedef haline getiren bu kötücül zihniyettir.