Muhalefet cephesi sözde iktidara hazırlanıyor ama elinde avucunda doğru düzgün bir argüman yok. "Demokrasi" diyorlar ama kimseye inandırıcı gelmiyor. CHP ve İYİ Parti'nin, PKK'nın alt örgütü HDP'yle ülkeye nasıl bir demokrasi getireceği merak ediliyor. Irak modelinden bahsediyorlar herhalde.
Zaten "demokrasi" dedikleri şey, çerçevesini Amerika'nın çizdiği, HDP üzerinden PKK'ya tanınacak bölgesel bir statü ile bakanlık, valilik, kaymakamlık vs. gibi adımlardır. Güneydoğu'yu PKK/HDP'nin üstüne yapınca 'demokrasi' gelecek sanıyorlar. Demokrasiden anladıkları şey en iyimser haliyle ülkenin bölüşülmesi ve paylaşılması.
Muhalefetin dişe dokunur tek itirazı ekonomiyle alakalı. Pandeminin olumsuz etkilediği ekonomi üzerinde tepinerek dikkat çekiyorlar. Millet, bunlara sadece kulak veriyor, gönül vermiyor. Herkes biliyor, ekonomi CHP'nin boyunu aşar. Ali Babacan'ı aralarına almaları da bir şeyi değiştirmez. Millet, Erdoğan'sız Babacan'ın bir hiç olduğunun farkında. Erdoğan'sız ne Abdullah Gül ne Babacan ne Davutoğlu bir şeydir; bu isimleri, kamuoyu, Erdoğan'ın katkısı sayesinde tanıyor, biliyor.
90'lar kampanyası işte bu yüzden başlatıldı. Bu muhalefetin seçim kazanma, hükümet kurma becerisi sıfır. Türkiye'de hükümet devirme becerisine sahip tek yapı FETÖ'ydü. 90'larda hayli tecrübe kazanmışlardı. "Derin devlet", "temiz toplum", "mafya" vb. argümanlar üzerine inşa ettikleri operasyonlarla hükümet yıkıp hükümet kuruyorlardı.
Bundan dolayı yine Pensilvanya devreye girerek 90'lardaki taktiklerini bugüne taşımak zorunda kaldı. Eski bir derin devlet üyesi ve mafya figürü olan Sedat Peker üzerinden gündeme taşınan iddia ve suçlamalarla anti-Erdoğan kampanyası başlatılarak seçim öncesi muhalefetin eline birkaç işe yarar argüman verilmek istendi. 90'lardan kopya bu taktiklerle Türkiye'ye çökebileceklerini düşündüler.
90'lardan kopyaladıkları modelle geliştirdikleri kampanya millete de fazlasıyla tanıdık geldi. Bu filmi, bu oyunu daha önce görmüşlerdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin ikna edici açıklamaları ve fitneye geçit vermeyen tutumları, muhalefetin umut bağladığı 90'lar kampanyasının daha başlamadan sonunu getirdi.
İşin doğrusu şu; Amerikan derin devletinin güdümündeki muhalefetin tek amacı bir oldu bitti yaratıp Türkiye'ye çökmek. "Demokrasi", "ekonomi", "gençler" vs. bunlar hepsi safsata. Bu taktik 90'larda işe yaramıştı; 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar olan süreçte kuru gürültüyle siyaseti dizayn edebiliyor, hükümet devirebiliyorlardı. Artık kuru gürültüye, birkaç medya operasyonuna pabuç bırakacak bir Türkiye yok. Aksine, Peker'in videoları üzerinden başlattıkları bu operasyon Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı güçlendirdi, AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin toplum desteğini konsolide etti. Bu gerçeği de çok geçmeden anlayacaklar!