1-Malumu ilan kabilinden; tabii ki hayat değişkendir.
Her zaman değişkenleri sağlıklı bir biçimde gözlemek ve tahlil etmek mümkün olmayabilir.
Dolayısıyla en isabetlilerimizin bile gelecek tasavvurları zaman zaman şaşabilir, tutmaz, farklı mecralara kayabilir.
Hayat kesintisiz bir akışkanlık içinde bir bütündür, bütün olmasına da, ama biz hem günü, hem anı yeniden değerlendiririz, bütünü algılamadaki eksikliklerimiz nedeniyle.
Bu bağlamda her şey, dikkatli takibe muhataplığı dolayısıyla eleştiriye açıktır; açık olmalıdır toplumun sağlıklı bir biçimde evrilmesi ve her seferinde yeniden toparlanıp yoluna devam edebilmesi için.
2-Ancak; toplumun içinde, devlet yapılanmasında öyle kurumlar/kavramlar vardır ki;
Bunlar diğer bütün kavram ve kurumlardan daha çok ihtimama ihtiyaç duyarlar.
Daha doğrusu onların böyle bir mecburiyeti yoktur da, toplumun onların ayakta kalmasına ihtiyacı vardır. Onlar yıpranırsa toplum toptan zarar eder, onlar her şeye rağmen korunur ise; toplum bir yerde/bir anda tökezlese dahi o kavram ve kurumlardan güç alarak ayağa kalkar, toparlanır ve yoluna devam eder.
3-Önemine ve güncelliğine binaen; bunların en önemlilerinden bir tanesi de Cumhurbaşkanlığı makamının korunmasıdır.
Çünkü o makam bizim bağımsızlığımızı/özgürlüğümüzü temsil ettiği gibi, dirlik ve düzenliğimizi de sağlayan/sağlayacak olan makamdır.
Ancak; gerek teşkilatlarda, gerekse bürokraside ‘yaptığının hesabını veremeyenler’ meseleleri Cumhurbaşkanlığına yansıtırlar. Daha doğrusu Cumhurbaşkanlığı ile meselenin üzerini örterler.
Oysa bir kez daha tekrarlamak gerekirse, bizim asıl yapmamız gereken Cumhurbaşkanlığı gibi, özgürlük gibi kimi kavram ve kurumları her ne pahasına olursa olsun korumaktır.