Hepimizin hayatını ilgilendiren her iki bakanlık da "çok radikal dönüşüm süreçleri" yaşıyor.
Hem Dinçer hem de Akdağ son revizyonda kabine dışı kaldı. Yeni bakanlar Nabi Avcı ve Mehmet Müezzinoğlu'nun ilk dönem arayış, söylem ve icraat hazırlıklarına bakılırsa "neden tercih edildikleri" anlaşılıyor. Belli ki Başbakan Erdoğan, halkın kılcal damarlarına kadar nüfuz eden bu iki hayati konuda "uzlaşı" peşinde. Sağlık ve eğitimdeki pek çok açıdan faydalı uygulamaların yanı sıra dönüşüm süreçlerinin yarattığı olumsuzlukların giderilmesini, yaraların sarılmasını istiyor.
Hem Avcı'nın, hem de Müezzinoğlu'nun daha ılıman kişilikler olmasının yanı sıra, farklı kesimlerle diyalog kurabilme özellikleri de "barışma şansını" artıracaktır.
Öyle ya, nasıl kavga ettiğiniz, nasıl küstüğünüz değil; nasıl barıştığınız önemlidir. Daha doğrusu barışıp barışamadığınız...
Doktorlar mutsuz.
Öğretmenler de öyle.
Dinçer ve Akdağ, giderlerken "Bana sitem dolu"ydular, biliyorum. Birkaç kez aradıklarında konuşmuştuk.
Çünkü doktorlara da öğretmenlere de hep söz hakkı vermeye çalıştık. Sağlık ve Eğitim bakanlıklarının yaptıklarını anlatmaları için ne kadar yer ayırdıysak, doktorlara ve diğer sağlık çalışanlarına, öğretmen ve ilgili bütün sektörlere de sayfalarımızı o kadar açtık.
Çünkü biliyorduk ki, "doktorları mutsuz ederek sağlıkta reform, öğretmenleri işin içine katmadan eğitimde sistem dönüşü gerçekleştirmek imkansızdır."
DoktorlarI mutlu edecek formül
Son derece çalışkan bir isim olan Akdağ'a da birkaç kez anlatmıştım. "Tanıdığım bütün doktorlar şikayetçi. Mutsuzlar ve moralsizler" demiştim. Üstelik hepsi kendi alanlarında "dünyanın en iyileri" arasında gösterilen isimlerdi. Uluslararası çapta saygın bilim insanlarıydılar. Kimisi bilimsel çalışma yapamamaktan yakınıyordu, kimisi yeni tıp öğrencileri yetiştiremez olmaktan... Sistem çok ağır baskı uyguluyordu. Doktorlara ve bütün sağlık çalışanlarına adeta ruhsuz birer makine muamelesi yapılıyordu.
Tanıdığı, sevip saydığı doktorlar da Başbakan'a her fırsatta bu sorunları doğrudan dile getirdiler.
Görülüyordu ki, bu tablo taşınabilir değildi ve "sürdürülemezdi."
Erdoğan'ın müdahalesi şimdi bir ara formül bulunması için yeni fırsat sundu. Sağlık Bakanı da işe hızlı girdi. Manşet haberimizden de anlıyoruz ki, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, çeşitli kesimlerle, üniversitelerle; doktorlarla, dernek ve örgütlerle, sendika ve birliklerle görüşülüyor. Tam gün'de hocaları da memnun edecek, sağlık hizmetinin kalitesini yükseltecek, halkın memnuniyetini artıracak formüller aranıyor. Bayağı da yol alınmışa benziyor. Aklın yolu bir. Sağlığa ve eğitime bu kadar yatırım yapan bir iktidarın, sistemin ana unsurlarını da düşünmesi boynunun borcudur. Eğitimi ayrıca ele alacağız.