Canlı bombanın ABD'nin Ankara Büyükelçiliği önündeki saldırısı sırasında biz yazı işlerinde hararetli bir haber tartışmasının içindeydik. Konu Irak'tı; petrol ve Kürt dosyasıydı. Özellikle Washington-Ankara-Bağdat-Erbil hattında heyecanı ve gerilimi hızla artan satranç oyunuydu.
Ankara Temsilcimiz Çiğdem Toker, bir gün önce randevusuna giderken yazı işlerine bilgi vermişti. Kaynağıyla görüşmesinden önce gündem ve sorular konusunda hep beraber sohbet etmiştik. O buluşma perşembe günü akşam üzeri yapılmıştı, hayli verimli geçmişti ve 'isim belirtmemek kaydıyla' haberleştireceğimiz bölümü sabah saatlerinde elimize gelmişti.
Dünkü terör saldırısını DHKP-C'nin gerçekleştirdiği anlaşılıyor.
Can kaybı var ama teselli, bilançonun daha kötü olmaması.
ABD elçiliği cep telefonlarına gönderdiği mesajlarla, 'Türk Emniyeti'ne hızlı müdahalesinden dolayı teşekkür ederiz' açıklaması yaptı.
Dediğim gibi, ABD yetkilisiyle Çiğdem Toker'in yaptığı görüşmenin içeriği Irak'la ilgiliydi. Yaşanmakta olan ve ileride olacaklar hakkında ipucu verdiği için o sözlerin altını çizmek gerek. Haberde detaylı olarak okuyabilirsiniz.
Peki neler oluyor?
ABD ne istiyor, Türkiye ne bekliyor?
Irak Merkezi Hükümeti Bağdat ve Bölgesel Kürt Yönetimi Erbil arasında ipler neden geriliyor?
Gelin hep beraber bölgede olup bitenlere bakalım. ABD'lilerin 'Dört bir taraf da kazansın' diyerek aradığı formülü irdeleyelim.
IRAK'I KİM BÖLER?
Irak'ı mahveden 'tek adam' yönetimiydi. ABD işgalinden sonra Washington'ın dizayn ettiği federatif sisteme geçildi. Buna uygun, yani merkezi yönetimi terk eden anayasa modelini de ABD ısrarla hayata geçirdi. Ankara'nın itirazları vardı. Son dönemde Bağdat ile Erbil arasında ipler gerildi. Bağdat Kürtlere, anayasaya göre petrol ve gaz gelirinin yüzde 17'sini vermek zorunda, vermiyor. Kuzey Irak yönetimi, ayrıca 'yıllarca bu bölgedeki petrol ve doğalgazı çıkarttırmadınız. Yatırım yapılmadı. Bütün yatırım Irak'ın güneyine yapıldı. Şimdi biz bu sahalarda petrol arıyoruz. Gelir yine Bağdat'a gidecek, yüzde 17'sini de siz bize yollayın' politikası izliyor.
Böylece Kürt bölgesini kalkındırmaya çalışıyorlar. Ancak Bağdat buna karşı çıkıyor ve anlaşmaları kabul etmiyor. Anayasaya göre hakkı olan parayı ödemediği gibi bölgenin ihtiyacı olan rafine edilmiş petrol ürünlerini de vermiyor. Ankara işte bu noktada devreye giriyor. Kürtlerin taleplerini karşılıyor.
ABD NEYE İTİRAZ EDİYOR?
Ankara-Erbil arasındaki hızlı yakınlaşma Washington'ı rahatsız ediyor. Taraflara 'fazla ileri gitmeyin' diye tavsiyede bulunuyor. Irak'ın bölüneceği uyarısını yapıyor. Ancak Ankara, 'Ortadoğu problemi' olarak gördüğü Kürt sorununu çözmek perspektifiyle yaklaşıyor meseleye. Barzani'yi de devreye sokuyor. Kürtlere de dünyaya açılma penceresi sunuyor. Araplardan çekindiği için Kürtler bu kapıya daha yakın duruyor. Şimdi soru şu: 'Bölgede Türkiye'nin çıkarı nerede, ABD ve Irak'ın, Kürt yönetiminin menfaati nerede?' Asıl önemlisi ABD'nin dediği gibi dört bir tarafın kazanacağı formül mümkün mü? Peki, ya çıkar çatışması büyürse ne olacak?