Zor, gerçekten zor bir dönem başlıyor. En güçlü olduğumuz zaman aslında en çok dikkat etmemiz gereken zamandır. Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 50 oy aldı. Şimdi dört yıllık yönetim vizesi ile izlenmesi gereken politikalar, çözülmeyi bekleyen sorunlar ve alınacak önlemler var. Kazanılan oy, Başbakan'ın ve hükümetin omuzlarına ağır bir sorumluluk ve yük bindirdi. En önemli sıkıntılardan birisi uluslararası ekonomik konjonktür... Özel bir dikkat istiyor. Tüketime ve ithalata dayalı sıcak ekonominin soğutulması gerek. Burada seçim döneminde bile popülist politikaların izlenmemiş olması, geleceğe dair umuttur.
Dış politikaya bakalım...
Sekiz yılın 'stratejik derinlik' odaklı bahar havası bulutlanıyor. Bizden değil uluslararası konjonktürün azizliğinden kaynaklı... Komşularla sıfır sorun yaklaşımı ekonomiyi de siyaseti de olumlu etkiliyordu. Ticaret hacmi eskiyle kıyaslanmayacak oranda artmıştı. Ancak şimdi Arap Baharı Libya'yı, Mısır'ı, Cezayir'i derken Suriye'yi çarpıyor. Değişen şartlara uygun yeni söylemler ve politikalar üretmek lazım. Başbakan'ın kafa yoracağı konulardan birisi de bu...
Peki dış politika demişken, Avrupa Birliği ekseninde bir hareketlilik olmayacak mı?
Başbakan Erdoğan'ın 'helalleşme' çağrıları Brüksel'e ulaşmayacak mı?
İki gündür bu sorunun yanıtının peşine düştüm. Önce Başmüzakereci Egemen Bağış'la konuştum, ardından Erdoğan'ın dış politika başdanışmanı İbrahim Kalın'la...
Evet ciddi bir hareketlilik başlıyor. Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte atılacak adımları hep beraber göreceğiz.
YOL HARİTASI YENİLENİYOR
Benim anladığım, hükümet yeni dönemde Avrupa Birliği çalışmalarına ciddi asılacak. Bakan Egemen Bağış, 'Türkiye'nin gündemine tekrar AB reformlarını sokacağız' dedi. Bu cümle net. Önemli politik göndermeleri ve çağrışımları var. Yol haritası güncellenecek ve revize edilecek. Bağış ve ekibi şimdi bunun üzerine çalışıyor. Buna uygun bir plan oluşturuluyor. Bağış'ın değerlendirmesi şöyle:
'Daha aktif bir iletişim stratejisi uygulayacağız. Ağırlıklı olarak Brüksel'den ve diğer bazı AB ülkesi başkentlerinden kaynaklanan sorunları çözmek için kamuoyu oluşturacağız. Konuyu canlandıracağız.'
Burası ilginç...
Bir-iki soru ile detaylandırmaya çalıştım. Tıpkı 2002'deki gibi... Bakan'ın söylediğine göre TÜSİAD, TOBB, MÜSİAD, TUSKON gibi iş dünyasının çatı kuruluşları çok etkin biçimde sürece katılacaklar. Yani peş peşe Brüksel ve Strasbourg turları başlıyor.
Ayrılmak üzereyken Egemen Bağış'ın sözleri şöyleydi:
'Biz ev ödevimizi tam yapacağız. 2013'e kadar ne gerekiyorsa belli. Açılması gereken fasılları açmaya kararlıyız. İrademiz güçlü. Biz her şeyi yapıp, siyasi engel çıkaranlara karşı elimizi güçlendireceğiz.'
BAŞBAKANLIK NE DÜŞÜNÜYOR?
Peki Başbakanlık kurmayları neler söyledi?
O cephede ne gibi hazırlıklar yapılıyor?
Başbakan Erdoğan'ın Danışmanı İbrahim Kalın'la görüştüm. Söze, 'Bizde ciddi bir kararlılık var' diye girdi. Bunun işaretini de şöyle açıkladı:
'Sayın Başbakan'ın yeni kabinede AB Bakanlığı kurma fikri, bunun en can alıcı göstergesi. Devlet Bakanlığı'nın içinde olması yerine doğrudan bir bakanlık tesis ediliyor.'
Sonra bir hatırlatma yaptı: 'Bizim ertelenmiş bir Brüksel seyahatimiz vardı. Şimdi onu gerçekleştireceğiz, planlama başladı. Zamanı mümkün olduğunca öne çekmek niyetindeyiz. Ertelenen geziye iyi hazırlanmıştık, bu seyahate çok önem veriyoruz.'
Kalın'ın verdiği bir bilgi karşı tarafta da iyi niyet geliştiğini gösteriyor. Kalın'ın sözleri şöyle:
'Seçim sonrasında AB'den bütün üst düzey makamlardan gelen tebrik telefonlarında da değişim sinyali var. Sadece tebrik etmediler. Genel bir hava değişimi görülüyor. Jack Straw'un yazdıkları önemliydi. Şimdi biz AB içinde Türkiye'yi destekleyenlerin elini güçlendirmek istiyoruz.'
EKİMDE BÜYÜK HAMLE...
Anlıyorum ki, yeni hükümet ilk andan itibaren AB perspektifine ivme kazandıracak. Ama sonbaharda adeta atağa kalkacak. İbrahim Kalın ve Başbakanlık ekibi Almanya'ya göçün 50'nci yılı nedeniyle ekimde Berlin üzerinden yeni bir AB vizyonunu devreye sokacaklar. Başbakan'ın ekimdeki Almanya seyahatine büyük önem veriliyor. Daha şimdiden ince bir işçilik devrede. Bunun öncesinde temmuzda yapılacak Türkiye-İspanya forumu da önem verilen gündem oluşturma faaliyetlerinden...
BİRLİK KENDİ SORUNLARINI ÇÖZEBİLECEK Mİ?
Aslında Türkiye-AB ilişkilerini konuşurken bugünlerde özel başka bir soruna da dikkat çekmek şart. Avrupa, uzunca bir zamandır güçlü bir liderlik, akil bir strateji ve akıllı bir siyaset üretemiyor. İyi siyasetçiler çıkmıyor birlik içinden. Büyük fikir üretimi yok. Bunlar yetmezmiş gibi ekonomik güçlükler dorukta. Yunanistan iflasın eşiğinde. İspanya ve Portekiz zor durumda. Büyük AB ekonomileri bile tekliyor. Ama işte yine bunlar bile yeni başlangıçlar için fırsat oluşturabilir. Hükümet hem iç hem de dış gündemi Brüksel odaklı reformlarla belirlemek istiyor. Bunun hazırlıklarını yapıyor. Kesinlikle doğru hamle.