Bu fotoğrafı geçen hafta cep telefonumla çektim. Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun mitingleri için gittiğim Diyarbakır'da...
Meşhur Hasan Paşa Hanı'nda...
Tarihi kervansarayda Mustafa'nın yerinde kahvaltıdaydık.
Kritik seçimlere çok az zaman kala 'Diyarbakır'ın siyasetin en önemli gündemi olması' başlı başına ilginçti. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'ndan sonra Bahçeli de Diyarbakır'da konuşunca bütün gözler bölgeye çevrilmişti. Yorumlar, analizler yapıldı.
Bunları düşündüm, sonra uzun uzun duvardaki portrelere baktım...
'Algıda seçicilik', elbette gözüm hemen Atatürk'e ve Hz. Ali'ye odaklandı.
Sonra tek tek Ahmet Kaya, Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Che Guevara, Ahmed-i Hani, Said-i Nursi, Seyit Rıza, Şivan Perver ve Şeyh Said.
Hatıra eşyaları satan bir dükkan... Genç bir arkadaş çizim yapıyor. Vitrinde Türk bayrakları var, nazar boncukları ve Fenerbahçe süsleri...
Ama beni halıya dokunan portreler etkiledi, yan yana olmaları; Diyarbakır'da...
Kimisi dini değer, kimisi milli...
Kimisi yerel, kimisi evrensel...
Atatürk'ü ayrı tutuyorum. Gözümüzde ve gönlümüzde yeri bambaşkadır.
Hz. Ali'yi de... Dini kişilikler her türlü tartışmanın ötesindedir.
O görüntüye bir bütün olarak bakıyorum...
Haklarında çok tartışmalar, kavgalar yapılmış. Kan dökülmüş.
Tarih kitaplarına geçmişler, hem de çoğu henüz hayattayken.
Adeta mitolojik karakterler. Kanaat önderleri. Bir büyük zihin coğrafyasının sembolleri.
Yaşantılarıyla ya da metinleriyle mücadeleler için bayrak haline gelmişler.
Acımasızca eleştirildikleri de olmuş, ölçüsüzce övüldükleri de...
Büyük hatalar da yapmışlar, acılar çekmişler. Devrim gibi işlere de imza atmışlar.
Ortak özellikleri birer lider olmaları. İdealleri var, uğruna bedel ödedikleri...
Bence hepsi de büyük birer isyankar.
LAİKLİK PRANGA DEĞİL, BAŞÖRTÜSÜ DE AVANTAJ DEĞİL
Son yıllardaki darbe tartışmalarına ve soruşturmalarına bakınca hep aynı şeyi hissetmiş, aynı şeyi düşünmüşümdür. Yasakları 'toplum olarak' geride bırakmış, darbeleri tarihe gömmüş, tabuları yıkmış, zihniyet devrimini gerçekleştirmişiz.
Ne hazin, yakın zamana kadar kurgulandığı anlaşılıyor... Bu çağda hala darbeyi aklından geçirip de cesaret edemeyenler olduysa bile başarılamaması inanın toplumsal olgunluğumuzun eseri.
Yasakları da Türk toplumu bünyesinden silip attı. Tartışılamayan konu kalmadı. Bu yönüyle tarih yazıyoruz.
Bu seçimi işte bu nedenle çok önemsiyorum. Hiç kimsenin mazereti yok. CHP'nin ayağında, 'ortak yaşantımızın garantisi laiklik' politik bir pranga değil. Haksız rekabet ortadan kalkmış. Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi tercihleriyle başörtüsü takanlar üzerinden avantaj sağlayamayacak.
Mağdur yaratacak askerlerin yorumları, demeçleri, müdahaleleri de yok bu kez...
Sadece projeler yarışıyor. Bir lider çok çalışırken, diğerleri Ankara'da yüksek siyaset katının konforuna teslim olmuş da değil. Erdoğan kadar Kılıçdaroğlu da miting düzenliyor, Bahçeli de karış karış Anadolu'yu dolaşıyor. O yüzden 12 Haziran akşamı sandıktan ne sonuç çıkarsa herkes saygı duymalı. Milletin iradesi bizim de başımızın üzerinde. Ne çıkarsa çıksın.
Güneydoğu siyasetin bir rekabet aracı olmaktan çıkıp, memleket meselesi olarak gündeme geliyor. Bu güzel, umut verici. Kervansaraydaki İlkiz dükkanına dalıyorum yeniden, arka fonda bir de büyük değer, Mevlana portresi var. 'Ne olursan ol yine gel' diyen Mevlana... Bir büyük coğrafya tabularından kurtularak uyanıyor.