1
Rahime Sezgin'in, İbrahim Betil'in hayatını konu edinen 'Bir İnsan Birkaç Hayat' isimli kitabını okurken aklıma takıldı...
Kurtuluş mücadelesinde Türkler ve Müslümanlarla beraber gizli ya da açık Yahudiler de yer almışlardır, büyük yararlılıklar ortaya koymuşlardır.
Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunda –inanıyorum ki- samimiyetle Yahudiler de çaba göstermiştir.
Başlangıçta, Kurtuluş mücadelesine katılan herkesle beraber/birlikte hareket etmişlerdir...
Bu yazının yazılmasına sebep olan soru ise;
Söz konusu beraberlik ileriki yıllarda aynen devam etmiş midir, ayrılıklar/ayrışmalar olmuşsa bugün kim nerede durmaktadır?
2
Yahudiler istiklal mücadelesini samimi olarak desteklediler, çünkü o günkü şartlarda Anadolu Yahudiler için de tek vatan hüviyetindeydi. Gidecek/sığınacak başka yerleri yoktu.
Bu hükme sadece malum ve maruf olan Endülüs sürgünü, katliamı ile Alman holokostu nedeniyle varmış değilim.
Eski çağlar bir tarafa, orta ve yakın çağda dahi sayısız Yahudi sürgünü ve katliamına tanık olmuştur dünya.
Bir kere Hristiyanlığın bütün mezheplerinin ortak inancına göre; Yahudiler Hz. İsa'nın katilleridir, yani Tanrı'yı öldürme suçu işlemişlerdir. Bu nedenle her türlü cezayı hak etmektedirler.
Haçlı seferleri Müslümanlara karşı yapılmıştır. Ancak, seferi tertipleyenler, harekete geçmeden önce içeriyi temizlemek gerekir düsturuyla olsa gerek, Birincisi sırasında Ren ve Tuna boylarındaki Yahudileri; İkincisinde ise Fransa'daki Yahudileri sürgüne ve katliama tabi tutmuşlardır.
Keza; 1290 tarihinde İngiltere'de, 1396 tarihinde yine Fransa'da, 1421 yılında Avusturya'da, 17. Yüzyılda Portekizliler tarafından Hindistan'da Yahudiler katledilmiş veya sürgüne gönderilmişlerdir.
Görüleceği gibi; eğer bu bir cinayetse bu cinayete karışmayan hiçbir Avrupalı Hristiyan yoktur. Eğer toplumsal ıslah açısından zorunlu görülmüşse bu ıslah çalışmasına Batı'nın tamamı katılmıştır.
Baktığımızda aynı sertlikte olmasa da Müslüman ülkelerde de benzer uygulamalar görmemiz mümkündür.
Abbasilerde özellikle El Mukteda döneminde Yahudiler ya sürgüne tabi tutulmuş ya da ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamalarına müsade edilmiştir. Emeviler ise İberya yarımadasına geçmeden önce Kuzey Afrika'da Yahudilere yaptırım uygulamıştır.
1830 yılında İran-Meşhed'de benzer uygulamalar olmuş.
Sonra; kurucu bolşeviklerin büyük bir bölümü Yahudi kökenli olmasına rağmen Rusya'da da rahat yaşayamamışlardır.
Gördüğüm ve okuduğum kadarıyla sadece Türkler kurdukları devletlerde Yahudilere kategorik sürgün ya da katliam uygulamamıştır. (Osmanlı döneminde bir nevi getto hayatı sürmüş olmaları durumu değiştirmez kanaatindeyim)
Bu nedenle, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında, dünya üzerinde Anadolu'dan başka Yahudilerin hayatlarından emin, huzur içinde yaşayacakları bir yer yoktu sahiden.
Onlar içinde Anadolu son vatan toprağı idi.
(Malum, henüz İsrail diye bir devlet bir toprak parçası yok. Amerika henüz 'Yahudi cenneti' olmamış.)
DEVAM EDECEK...