1
Artık; işgallerin ve sömürünün gerçekleşmesi için kullanılan nizami orduların yerini terör örgütleri aldılar.
Çünkü; hem moral açıdan hem maddi açıdan maliyeti çok daha düşük.
2
Pazartesi sabahı, 60 kişilik bir grup olarak, Orta Afrika Cumhuriyetlerinden ÇAD’a gitmek üzere yola çıktık.
Yolculuğun sebebi Ahmet Kavas, organizatörü Hasan Gürsoy idi.
Ahmet Kavas, Türkiye Cumhuriyeti kurucu Çad Büyükelçiliği görevini yapmış, bu sırada Hasan Gürsoy’da Çad’ın İstanbul Fahri Başkonsolosu olmuş.
Her ne kadar Ahmet Bey Çad’daki görevini tamamlayıp dönmüş olsa da bu ülke ile ilişkilerini ve dostluklarını bitirmemiş, o insanlar için yapabileceğim bir şey var mı diye çaba göstermekte hala.
Akşam iftarımızı 3-4 bin kişilik bir kampta yaptık.
Durum şu; kumun ortasına kurulmuş çadırlar, çadırlar, çadırlar… başka bir şey yok. Mesela elektrik yok.
Bırakın mülteci kampını Çad başkenti Enjamin’in %60-70’inde de evlerde elektrik olmadığı söylendi.
Kısaca ÇAD şu:
Zengin uranyum yatakları var ama imtiyaz sahibi üretim yapmıyor şimdilik, dünya uranyum fiyatları düşmesin diye.
Petrol var; imtiyaz hakkı ABD’nin elinde, işletmeyi Çin yapıyor, dağıtım da Fransızların elinde. Çark dönsün diye oligark yöneticilerin payını veriyorlar tabi ki ayrıca.
Bu toprakları 1912 yılında Fransızlar işgal etmiş. İşgal devam ettiği sürece nesi varsa bu ülkelerin talan edilirken geride kalanlara hiçbir şey bırakılmamış tabiri caizse.
Geleneksel yapı yıkılmış, yerine yeni bir sistem de kurulmamış, dolayısıyla keyfiliğin hakim olduğu bir devlet ve toplum yapısı.
Aksi takdirde biraraya gelir haklarını istemeye, daha doğrusu küçük bir parçada olsa pastadan pay istemeye kalkışırlar diye çaresiz bırakılmış insanlar.
3
Dünün, İngiliz’i, Fransız’ı, Belçikalısı, Hollandalısı dünyanın geri kalanını ne diye ve nasıl acımasızca işgal ettilerse, aynı amacı bugün gerçekleştirmek, doğrudan işgal değilse bile vesayetlerini sürdürmek için terör örgütlerini kullanıyorlar.
1912 yılında Fransızlar Çad’a girdiklerinde kimi yerleşim yerlerinde karşılarına Osmanlı bayrakları çıkmıştı. Yerel yöneticilerin Osmanlı’nın Kuzey Afrika’dan çekildiğinden haberi yoktu büyük ihtimalle.
Bugün görünen o ki, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’yı parçalayıp bitiren güçler Osmanlı’nın yerine konulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne de diz çöktürmek istiyor.
Bizi canımızdan ve kalbimizden vurarak yapıyor bunu.
Kaybettiğimiz canlar için içimiz yanıyor, yüreğimiz acıyor, hem de çok acıyor. Ama bilesiniz ki sizlere karşı mukavemetimiz ve kendimize olan özgüvenimiz artıyor. Bizden korkmaya devam edin.