1
Her şey gibi, hatta her şeyden daha fazla siyasi makamlar gelip geçicidirler.
Zaten siyaset sürekli yapılabilecek, meslek haline getirilecek bir husus olmadığı için, keza siyasi makamlarda da süreklilik olmaz.
Öyleyse bu tür değişimlere; mesela son yapılan Bakanlar Kurulu değişikliğine kişilerin ikbal kazanması ve/veya kaybetmesi bağlamında bakılmaması gerekir.
Yeni gelenler tabiî ki görece olarak itibar kazanır (itibarlı hale gelip gelmeyeceği yapıp-etmelerine bağlı olarak zamanın tayin edeceği bir şeydir) daha çok iltifat görür, yani yeni bir kazanç elde etmiştir.
Ama her giden ‘kaybetmiştir’ kategorisinde mütalaa edilemez.
Hele bir kişinin hasbelkader siyasete girdiğini ve siyasi oluşu nedeniyle bir makama geldiğini düşünürsek…
O kişi ki; nihai amacı siyaset yapmak değildir de; bir davaya inandığı için, bir dünya ve Türkiye tasavvurunun sahip olması nedeniyle, o tasavvuru gerçekleştirmeye talip olmuş bir siyasi harekete destek olmayı bir vecibe, bir borç, bir görev bellemesi sonucu siyasi harekete dahil olmuş, devam eden süreç içinde bir makama gelmiş ise;
O makamdan gidiş, o kişiye hiçbir şey kaybettirmez.
Nabi Avcı örneğin de olduğu gibi.
2
Mesela, bu tür değişimlerde süreçte rol alan aktörlerin kişisel ikbal kazanması ve kaybetmesinden çok;
Kişilerin, kurumun (Bakanlar Kurulu) toplam kalitesine ne kattığıdır.
Burada söylenecek malum ve maruf cümle şudur.
Kişiler, makama gelenler ya da gidenler, oturdukları koltuğa değer mi kazandırdılar/kazandırırlar yoksa oturdukları koltuğun değerinin üstüne basarak kendilerini değerli göstermeye çalışırlar.
Yeni Bakanlar kuruluna asıl bu zaviyeden bakmak gerekir.
3
Yeni Bakanlar Kurulu demişken…
15 Temmuz ve referandum sonrası Ak Partide ki değişim talebi, bizzat en üst yetkililerin beyanı üzre oldukça yükselmişti;
Ak Parti 3. Olağanüstü Kongresine bu beklentiler içinde gidildi.
Genel kanaat o dur ki; Kongreden beklentileri karşılayacak bir değişim çıkmadı.
MKYK listesinde radikal bir değişim söz konusu olmayınca dolayısıyla MYK’da ki değişim de küçük çapta gerçekleşti.
Bu kez beklenti Bakanlar Kurulu’na çevrildi.
Doğrusu, sadece altı bakanın liste dışı kalmasıyla gerçekleşen revizyonun da beklentileri karşıladığını söylemek zor.
Bu durumda geriye sadece teşkilatlar kalıyor.
Genel trende baktığımızda, kongre sürecinin başladığı teşkilatlarda da büyük bir değişim beklemenin pek gerçekçi olmadığını söylemek durumundayız.
Devam ede gelen bir siyasi harekette köklü değişimlere gitmenin doğru olup olmadığı ise ayrı bir tartışma konusu.