Yerel seçimler yaklaşıyor ve pek çok kişi siyasete girmeye hazırlanıyor. Aday adayları, kendilerini parti yönetimlerine kabul ettirmek, kamuoyunu etkilemek ve en doğru kişi olduklarına halkı inandırmak için yoğun bir çaba içerisinde. Siyasal iletişim kitapları çok satanlar listesinde. İmaj-maker’lar adayların olumlu kişilik özelliklerini ortaya çıkarma telaşında. Oysa her şey çok basit ve net; Emerson’un dediği gibi ‘ne olduğun kulaklarımda öyle çınlıyor ki, ne dediğini duyamıyorum.’ İnsanın ‘ne olduğu’, kurgulanan bütün imaj çalışmalarının üstünde.
Gösteri toplumunun siyasal iletişim rehberleri adayları adeta bir sahne performansına hazırlar gibi yönlendiriyor. Bir siyasal iletişim kitabının içindekilere baktığınızda bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz; ‘markalama, kampanya, imaj, medyatizasyon, paketleme, pazarlama, rızanın imalatı, meşrulaştırma...’ Adeta propaganda ve pazarlama teknikleri sunuyor. Her ne kadar ‘yeterlilik, dürüstlük, güvenilirlik’ gibi alt başlıklar olsa da çoğu rehber imaj eksenli yönlendirme yapıyor adaylara. Kuşkusuz siyasal iletişimin gündelik iletişim dilinden ayrılan yönleri var. Küçük farkındalıklar adaylara kendilerini daha iyi ifade etmek, seçmenle daha iyi temas kurmak için faydalar sağlayabilir. Fakat aslolan insanın yaşam boyu biriktirdikleri ve hiçbir makyajın değiştiremeyeceği siyasal ahlak ve güven temini.
Geleneksel dönemlerin siyaset rehberleri diyebileceğimiz Siyasetnameler, siyasete hazırlananlara daha köklü bir siyaset vizyonu kazandırabilir. Türk-İslam devlet geleneği içinde Kelile ve Dimne’den Nizamülmülk’ün Siyasetname’sine, Kutadgu Bilig’den Bostan ve Gülistan’a zengin bir siyasetname literatürü mevcut. Bu eserler retorik, adap-usul, teşrifat gibi usule ilişkin konular yanında daha çok insanın ‘ne olduğu’nu sorgulatacak mevzulara odaklanıyor. Nasihat kültürünün bir parçası olan kitaplar ‘devlet yönetimi, istişare, emaneti ehline verme, ahde vefa ve adalet’ gibi ahlak merkezli kavramlarla okurlarını adeta karakter eğitimine tabi tutuyorlar. Bu eserler yoğun olarak geleneksel toplumun siyasal muhayyilesi içinde yazılmış olsa da, her şeyin imaja dönüştüğü bir zamanda siyasal kültüre derinlik katacak kaynaklar.
Kültürümüzde nasihat merkezli böyle zengin bir siyasetname geleneğinin varlığı, aynı zamanda sağlam bir pusula olmadığında siyasetin kaypak bir zemine nasıl dönüşebileceğini de gösteriyor. Çünkü güç ve iktidar, insanın karakter kimyasını değiştirebiliyor.
Toplumdaki siyasetçi algısı, bize siyasetin insanı hangi uçlara götürebileceğini gösteren bir ayna olabiliyor bazen; 90’lı yıllarda yapılan bir sosyoloji anketinde ‘en güvenilmez bulduğunuz meslek grubu hangisi?’ sorusuna verilen yaygın cevap ‘siyasetçiler’ iken, aynı ankette ‘kızınızın kiminle evlenmesini istersiniz?’ sorusuna yüksek oranda ‘milletvekiliyle’ cevabı verilmişti. Toplumsal bir paradoksa da işaret eden bu örnek, siyasetçiyi güvenilmezlikle kızını emanet etmeyi göze alacak kadar önemli bir prestijin sahibi olmak arasında bir yere konumlayabiliyor. Anketin yapıldığı yılların yaygın siyasetçi profili de bu algıyı yönlendirmiş olabilir. Güvenilmez ama iktidarın tüm nimetlerini kendisi için kullanan...
Kuşkusuz bugün bu algı değişti. Siyaset artık ülkenin köklü sorunlarına çözüm üretebilen, insanlara yıllardır ihtiyaç duydukları adalet duygusunu hissettiren ve pek çok konuda güven aşılayan bir mecra haline geldi. Bu nedenle artık siyasetin çıtası çok daha yüksek. Ve siyaset özellikle yerel yönetimlerde tamamen hizmet merkezli. Hiçbir şeyin gizli kalmadığı bu şeffaf iletişim ortamında toplum artık neyin gerçek, neyin sahte olduğunu çok iyi biliyor.