Okuldan arta kalan zamanda eğitime vakit ayırmak… Evet, ne yazık ki bazen okul sistemi öğrencileri öylesine teknik bir sürece hapsediyor ki, adeta eğitime vakit kalmıyor. Öğrenciler sabahtan akşama kadar ders-teneffüs döngüsü içinde bir rutine teslim oluyorlar. Ruhen, bedenen kendilerini geliştirip zenginleştirecek fırsatı bulamıyorlar. Özellikle büyük şehirlerde okuldan arta kalan vakit şehrin kendi telaşına kurban veriliyor.
Okullar tatil oldu. Yaklaşık üç aylık bir zaman dilimi değerlendirilmeyi bekliyor. Çocukların, gençlerin zihninin her şeye açık olduğu böylesine kıymetli bir dönemde, bu zamana ‘boş vakit’ muamelesi yapmak büyük bir kayıp. Zira ‘boş vakit’ diye bir şey yok. İnsanın elindeki altın hükmündeki şu ömür nasıl ‘boş’ olabilir? Boş vakit, sanayi devrimi ile gelen yeni hayat telakkisinin, işten arta kalan sürece verdiği bir adlandırmadır.
Maarif davamızın önemli ismi Nurettin Topçu, insanın bedeni, ruhi ve içtimai şahsiyeti olduğundan bahseder.
Ve eğitimin temel amacının bunları birlikte geliştirmek olduğuna işaret eder. Bir gencin yüksek duygulara sahip, ideallerinin peşinden koşmaktan zevk alacak bireye dönüşmesi, ruhi şahsiyetinin gelişmesiyle paraleldir. Ruhi şahsiyet geliştiğinde maddi unsur önemsizleşir. Böylece birey ‘insan’ olma yolunda ilerler.
Okul çağındaki çocukların, gençlerin ruhi şahsiyetini geliştirecek eğitimler vermek gerekir. Mesela müzik/musiki bu eğitim dünyasının anahtarıdır. Ya da gencin kabiliyetine uygun bir sanat dalı. Ruhu beslerken yaşama bir disiplin kazandırır. Keza spor bedeni ve ruhu senkronize bir şekilde geliştirir. İçtimai şahsiyet ise, büyük aile ya da sosyal çevrede kazanılır. Mahalle yerine steril sitelerde aile büyüklerinden arındırılmış çekirdek aile yaşamı çocukları izole yaşamlara hapsediyor. Oysa şahsiyetin sosyal yönü insanların arasında kazanılır.
Çocukları yıl boyunca hapsoldukları evden, dar aile kalıbından, standart okul yaşamından çekip çıkarmak, farklılıklar ve zenginliklerle buluşturmak için tatil güzel bir imkan. Anne-babaların, sivil toplum kuruluşlarının rehberliği bu açıdan çok önemli. Fakat bu süreci de okula benzer bir standarda, rutine, ezbere bağlamadan doğal hayat akışı içinde planlamak gerek.
Şehir gezileri, kütüphane/müze programları, büyük aile ziyaretleri, bir ustanın dizinin dibi ya da bir eş-dost dükkanında ‘ekmek parası’ nasıl kazanılır denemeleri… Tüm bunlar gençlere yaşamın pratik boyutunda tecrübe kazanma imkanı sağlarken, bedeni, ruhi ve içtimai şahsiyeti de inşa eder.
Ve elbette tatil planının en sihirli kısmı, çocukları dijital kelepçelerden kurtarıp kitapların dünyasıyla buluşturmak. Akıllı telefon, tablet ve televizyon bağımlılığını rehabilite etmek. Bu rehabilitasyonun ilk adımı, onları sanal ortamlardan sosyal ortamlara çekmek… Gerçek insanlarla yüzleştirmek. Mahalle, site ya da sivil toplum ölçeğinde okuma programları, aktiviteler yapmak. 3 ay bir çocuğun/gencin hayatında devrim yapmak için iyi bir zaman dilimi. Üstelik bu üç ayda sadece bir insanı değil, bir toplumu da inşa etmiş olursunuz.