Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM, kemikleşmiş kadın sorunlarına yeni bir perspektif katarak önemli bir etkinliğe imza atıyor; Kadın ve Adalet zirvesi... 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesiyle gerçekleştirilen zirve, aslında kadın meselelerine alışılmışın dışında bir perspektiften yaklaşıyor. Yaygın olarak haklar, özgürlükler ve eşitlik gibi kavramlar üzerinden ele alınan kadın meseleleri bu kez ‘adalet’ vurgusuyla masaya yatırılıyor. Bu bakış açısı, kadın sorunlarıyla ilgilenen sivil toplum kuruluşları içinde KADEM’e has bir farklılıktan kaynaklanıyor aynı zamanda.
‘Erkeksen öfkeni yen!’, ‘Önce adam ol!’ gibi çarpıcı sloganlarla kampanyalar yapan KADEM, yerleşik toplumsal kalıpları ironik mesajlar ile sarsmaya, toplumdaki sorunlu ‘erkeklik’ algılarıyla mücadele etmeye çalışan bir sivil toplum kuruluşu.
Bu sefer yine ezber bozan bir çerçeveden yaklaştı meseleye. Eşitlik söyleminin kadınlarla ilgili meseleleri çözmediğini, bilakis kadın ve erkeğin fıtri farklılıklarını zorlama bir yaklaşımla çarpıttığını ve toplumsal ilişkileri çıkmaza soktuğunu dile getirme cesareti gösterdi. Adalet fikrini kadın-erkek ilişkisinde merkeze koydu.
Adalet, toplumsal ilişkilerden küresel sorunlara hemen her alanda ihtiyacımız olan şey değil mi zaten?
Zirvenin açılışını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan da, adalet perspektifinin eksikliğinin çok farklı alanlardaki yansımalarına işaret etti nitekim. Duyarlılık gösterdiğimiz meseleleri seçerken dahi adalete ne kadar ihtiyacımız olduğunu dile getirdi. Çevre konusunda duyarlı kesimlerin silahlanma noktasında nasıl duyarsız kalabildiğine değindi mesela. Keza fok balıklarına sahip çıkanların, Filistin’de ölen çocukları nasıl görmezden gelebildiğine, kendi halkları için huzur ve refah isteyen batılı toplumların Saraybosna’da, Mısır’da, Libya’da insanlar ölürken nasıl sessiz kalabildiğine atıf yaptı. Çifte standartların, ikircikli yaklaşımların doğurduğu adaletsiz dünyayı resmetti.
Bugün Türkiye’de nasıl ki tarihe bakarken adil bir hafızadan, siyasette vicdani zekâdan söz edebiliyorsak, kadın-erkek ilişkilerinde de aynı şekilde vicdan, adalet gibi dinamikleri devreye sokmak gerekiyor. Zira bugün eşitlik dayatması içeren söylemler aile içi şiddetten tutun da, kadının siyasette, toplumsal hayatta hak ettiği yeri bulması konularına kadar kadın meselelerine çözüm getiremiyor. Bu nedenle yeni bir bakış açısı, farklı bir söylem ve sağlam bir bilinç inşası gerekiyor. Adalet ve Kadın zirvesi bu çerçevede şu konuları masaya yatırıyor; ‘Karar mekanizmalarında ve siyasal hayata kadının katılımında aşılamayan engeller’, ‘Çalışma yaşamında cinsiyete dayalı ücret, görev dağılımı adaletsizliği ve kadın yoksulluğu’, ‘Medyada tüketim malzemesi olarak kadın ve istismarı’, ‘Kültürel kodlar ve ötekileştirme sonucu olarak cinsiyet ayrımcılığı’, ‘Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede önleyici sosyal politikalar’, ‘Savaş mağduru, göçmen ve mülteci kadınlar’, ‘Bir insan hakları ihlali olarak kadın ticareti ve insan kaçakçılığı’ gibi oldukça proaktif başlıklar... Bu bağlamda zirveden çıkacak sonuç bildirgesinin önemi de artıyor.
Zirvenin kalıcı ve yaygın bir etki bırakması adına ayrıca yine aynı perspektifle bir kongre de planlamış KADEM. 6-7 Mart 2015 tarihinde ‘Toplumsal Cinsiyet Adaleti’ başlıklı bir kongrede Adalet vurgusu temelinde toplumsal cinsiyet meselesinin kültürel, medyatik, hukuki ve eğitim boyutları ele alınacak.
Eşitlik mi adalet mi? Tüm kadın ve erkeklerin, bu soruyu samimiyetle vicdanlarına sorması gerek... Belki böylece kadına yönelik şiddetle mücadele gününün bir anlamı olabilir.