Resmi rakamlara göre 2 milyon ama aslında çok daha fazla sayıda insan dünyanın en kadim meydanı olan Arafat'ta buluştu. Arafat, insanlığın başladığı, Hz. Adem ve Havva'nın cennetten yeryüzüne indiğinde buluştuğu yer olarak biliniyor. Arafat'ı değerli kılan bir başka şey, Cebrail (a.s)'in Hz. Peygamber'e haccın nasıl yapılacağını tarif ettiği ve Veda Hutbesi'ni irat ettiği yer olması.
Tüm bu yönleriyle zamanı ve mekanı idrak etmeye açık bir zaman ve mekan tüneli, Arafat. Müminler bu tünelden geçerken bir yanda fiziksel şartların, çeşitli ihram yasaklarının çerçevelediği bir fizik âlemde ama diğer yanda bir ucu ezele, diğer ucu ebede uzanan bir mana âleminde anlamlar keşfetmeye odaklanıyor. Hz. Adem ile başlayan, Hz. İbrahim, İsmail ve Hacer ile süren, Hz. Peygamber (as) ile taçlanan bir anlatı içinde kendi zamanlarının şahitliğini yapıyorlar.
2017'den insanlığın başlangıcına uzanmak, tarihin duraklarında mola vermek, haccın aktörlerinin yaşamına odaklanmak, bu zaman ve mekan tünelinde yeni pencereler açıyor insana. Bu yönüyle hac bir insanlık tarihi dersi aynı zamanda. Bu deneyim, insana varlığın kendi yaşamından ibaret olmadığı duygusunu, insanlığın büyük hikayesi içinde özel bir noktayı temsil ettiği idrakini yaşatıyor.
Hz. Adem'in, İbrahim'in, Hacer'in, İsmail'in, Muhammed (sav)'in izinde, onlara öykünüyoruz Arafat'ta. Onların Rab ile kurduğu ilişki hepimizin hayatına ayna oluyor. Hacer'in teslimiyetinde, imanı tanıyıp biliyor, İbrahim'in adayışında kendi putlarımızla yüzleşiyoruz.
Hac ibadetinin zirvesi kabul edilen Arafat, Kabe'de tavafla gelen dinamizm ve hareketin aksine durmakla özdeş. Nitekim 'vakfe' duruş, bekleyiş demek. Bu duruşa çok farklı anlamlar yüklenebilir. Bana göre bu duruş, genel itibarıyla bir hareketler dizisi (Tavaf, Sa'y, Arafat, Müzdelife, Mina, Kurban, tekrar Tavaf ve Sa'y) olan hac süreci içinde, en zirve noktada, Rahman'ın huzurunda, Cebel-i Rahme'de, yani rahmetin yağdığı bir noktada durmak!...
Müminler bu duruşta Rableri ile sözleşme yapıp, günahsız geldikleri ama nefse karşı yenilgiler yaşayarak kirlendikleri bir dünyada, yeni bir başlangıç için adeta akit imzalıyorlar. Böyle bir sözleşme ancak durarak yapılabilir, her şeyi durdurup, yalnızca sözleşmeye odaklanarak... Bu yüzden hacı olmak, aynı zamanda hacı kalma vaadini de mündemiç.
Arafat, insanın kendisiyle, Rabbi ile yaptığı sözleşme mekanı olmak yanında birlikte olduğu topluluklar ile de bir tanışma mekanı. Bu yönüyle, 160'tan fazla ülkeden katılımcısıyla dünyanın en büyük birleşmiş milletler buluşması. Müminler burada, bu büyük inancın ne kadar çok çeşitlilik içerdiğini en üst seviyede tecrübe ediyorlar. Üstelik bu tecrübe tüm farklılıkların sıfırlandığı içsel bir yolculuk sırasında yaşanıp, maddi değil, manevi bir düzlemde gerçekleşiyor. Bu nedenle kalıcı bağlar oluşturuyor.
Ve nihayetinde Arafat'ın merkez olduğu bu büyük sözleşme hareketi, dalga dalga tüm dünyaya yayılıyor ve yeryüzünün dört bir köşesindeki Müslümanlar kestikleri kurbanlar ve yaptıkları ibadetlerle benzeri bir sözleşmeye imza atıyorlar.
Allah hac dışında yaşadığımız tüm bayramları da bu idrakle geçirmeyi nasip etsin. Kesilen bütün kurbanlar Allah ile yakınlaşmaya vesile olsun. Herkese hayırlı bayramlar diliyorum.