Türkiye siyaset gündemine kilitlenmiş durumda. Bu kilit 10 Ağustos’ta büyük ölçüde çözülecek. Umumi manzara cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda sonuçlanacağını gösteriyor. Gezi olayları, 17-25 Aralık ‘darbe girişimi’ ve seçim süreçleri ile bloke olmuş Türkiye gündemi, 11 Ağustos itibarıyla yeni bir ajandaya tabi olacak gibi görünüyor.
Erdoğan’ın kazanması durumunda AK Parti seçmeni gözünde 11 Ağustos sabahı, bir yıllık siyasi gündemin çözülüşünden öte, 12 yıllık bir koşunun önemli bir etabını temsil edecek. Hatta vesayetlerle geçen 50 yılın sonunda, milletin seçtiği bir liderin zirveye çıkışı gibi daha büyük bir anlama da karşılık gelecek. Bir lider ve ona güvenen milletin ittifakı ile vesayet kanalları tek tek kapatılırken bu işbirliğinden doğan yeni Türkiye’nin inşasına devam edilecek.
‘Yeni Türkiye’ toplumsal psikolojiyi dinamik tutan çok önemli bir motto olarak kullanıldı son yıllarda. Çok geniş kesimlerce de benimsendi. Amerikan toplumunda Martin L.King’in ‘I have a dream’ sloganı gibi heyecan verici, toplulukları bir hedefe kilitleyen bir hayalin adıydı. Fakat yalnızca bir hayal olarak kalmadı. Pek çok alanda Yeni Türkiye’nin emareleri belirdi. Artık o ‘hayal’in içinde yaşanıyor her şey.
Her ne kadar yeni bir cumhurbaşkanı ve başbakan için resmi takvim 28 Ağustos ve sonrasında işlemeye başlayacak olsa da, 11 Ağustos’tan itibaren artık 2023 odaklı başka bir Türkiye’yi soluyor olacağız.
Tabii bu süreçte öncelikli acil mevzu, yeni Başbakan’ın kim olacağı ve Türkiye’nin son 12 yıllık siyasetine damga vurmuş AK Parti içindeki dengeler. Başbakan Erdoğan’ın Köşk’e çıktıktan sonra gözünü üzerinden ayırmayacağı bir AK Parti, sürpriz değil. Sıradan bir siyasi partinin ötesinde bir ‘dava’ partisi olan AK Parti’nin çözülmeden ve enerjisini koruyarak 2015 seçimlerine girmesi yeni Başbakan’ın ve parti içi kurumların temel meselesi olacak.
Üst üste başarılarla milletle işbirliğini tahkim eden AK Parti’yi bundan sonra bambaşka bir süreç bekliyor. Yeni Türkiye yolunda hem hedef birliği yapabilecek güvenilir bir kadro, hem de olabildiğince geniş bir katılım önemli. Güvenilir, çünkü cemaat ‘ihanet’inden sonra ‘güven’ AK Parti içinde önemli bir kriter haline geldi. Öte yandan bu yeni teşkilatlanmanın olabildiğince geniş katılımlı olması, Türkiye’yi 2023’e taşıyacak kuşatıcı bir siyasî ve toplumsal yapılanma adına zaruri.
11 Ağustos itibarıyla muhalefette de önemli değişiklikler muhtemel görünüyor. Gerek 31 Mart yerel seçimlerinde, gerekse başarısızlıkla çıkmaları sürpriz olmayacak cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası CHP ve MHP yönetimlerinde ciddi değişimler olabilir. Üst üste kaybedilmiş seçimlerden sonra bu partiler içinde yeni hesaplaşmalar başlaması yakın görünüyor.
İktidar partisi gittikçe güçlenirken, muhalefet partilerinin gittikçe fonksiyonunu icra edemeyen birer tabelaya dönüşmesi demokrasi adına önemli bir eksiklik Türkiye’de. Fakat şu açık bir gerçek; yakın vadede ne güçlü bir muhalefeti tetikleyecek bir sosyolojik yapı, ne de muhalif kitleleri mobilize edecek bir lider ufukta görünüyor.
Bu nedenle AK Parti’nin bundan sonra hem iktidar olabilmeyi, hem de muhalefetin boşluğunu doldurabilecek bir balans ayarı ile otokontrollü biçimde demokratik gelişmeyi sürdürmesi gerekiyor.