Gezi direnişi tarihteki ayaklanmalardan tamamen farklı… Sosyal bir sebepten ortaya çıktı. Bir çevre duyarlılığı üzerinden özel yaşama müdahale etme temasında. Haklı bir gerekçesi var!
Gezi’de 3’üncü haftaya giriyoruz. Ve direnişin ateşi bir türlü sönmüyor. Hiç de alışık olmadığımız bir şekilde günlerdir yeni olaylarla dünya gündeminde olmayı sürdürüyoruz. Peki, Gezi’yi bu denli ayrıcalıklı kılan şey nedir? Yani ne oluyor da bir park için başlayan direniş bir türlü son bulmuyor. Bir an sönecekmiş gibi olup sonra tekrar yeniden alevleniyor.
Aslında sebebi basit… Çünkü Gezi direnişi 3 temele dayanıyor:
Haklı olmak, çok olmak ve sivil olmak.
Evet…
1. Haklıydılar: En masum ve en haklı bir gerekçeyle ortaya çıkıldı. AVM’ye karşı 3 masum ağaç savunuldu.
2. Çoktular: Tarihimizde görülmedik şekilde bir kitleselliğe kavuşuldu. Emniyet istihbarat raporlarına göre 5 milyon kişi eylemlere katıldı.
3. Sivildiler: Tarihimizde ilk kez bir direniş öncüsü olmadan sivil bir inisiyatifle ortaya çıktı. Yani ne asker ne bir siyasi parti ne de öğrenci gençlik önderlik ediyor.
O yüzden Gezi’deki direniş ateşi sönmüyor. Tam bir yeni dünya düzeninin isyanı. Başı belli değil, varacağı yer belli değil. Önderlik edecek, talepleri doğru düzgün sıralayacak bir inisiyatif bile kurulamıyor.
Bu arada son yirmi gündür yaşadığımız sahnelere bir bakar mısınız? Fantastik sinemanın dâhisi Kusturica bile bu sahneleri görse çaresiz kalabilirdi. Altmışlık bir teyze elinde sapanla taş atıyor, bir başkası grup iş makinesi ele geçirmiş TOMA kovalıyor, dünya tarihinin en yoğun gaz bombardımanının yapıldığı meydanda ertesi gün piyano resitali veriliyor. İnanılır gibi değil. Ya Boğaz Köprüsü’nü sabaha karşı yürüyerek geçen binlerce insana ne demeli?
İtiraf edelim... Biz böyle bir halk
direnişi görmedik. Biz görmedik görmesine de peki tarihimizde hiç yaşandı mı? Ona beraberce bir bakalım mı?
Buyurunuz o halde...
‘Baldırı çıplaklar’la pazarlık
Gezi direnişine içerik olarak değil ama şekil olarak en çok benzeyen ayaklanma Patrona Halil İsyanı’dır. İstanbul orjinli bir isyandır. Bir günde patlak vermiştir. Patrona Halil bir hamam tellağıdır. Arnavuttur. Bozulan ekonomik yapıdan ve sarayın sefahat içinde yaşamından rahatsızlık duyan kitleleri örgütlemeyi başardı. Ama ayaklanması milliyetçi bir esasa dayanıyordu. Zira İstanbul’daki 12 bin Arnavut’u sarayın önüne toplamayı başardı.
Gelenlerin birçoğunun ayağı çıplaktı. Üstleri başları dökülüyordu. Bu yüzden baldırı çıplakların isyanı olarak anıldı. Durumdan şikâyetçi olan yeniçerilerin de destek vermesiyle isyan bir anda büyüdü. Padişah 3. Ahmet bir anda çığ gibi büyüyen isyancıların sayıları ve kararlılıkları karşısında korktu. Pazarlığa oturdu. İsyancıların ilk hedefi sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ydı. Padişah 3. Ahmet dirense de sadrazamının kellesini vermekten geri duramadı. Üstelik kendi boğdurdu ve cesedini isyancılara sarayın kapısında teslim etti. İsyancılar cesedi İstanbul sokaklarında gezdirdi.
Ancak bir rivayet dolaşmaya başladı. Bu ceset sadrazama ait değil dedikodusu isyancıları tekrar saraya yöneltti. Bu sefer hedef doğrudan Padişah 3. Ahmet’ti. 3. Ahmet canını kurtarabilmek için isyancıların talebini kabul etti ve tahtını 1. Mahmud’a bıraktı. Patrona Halil’in iktidar günleri de böylece başlamış oldu. Tam 49 gün Osmanlı Divanı’na başkanlık etti. (Hamam tellağı diyoruz ama kurnasının üzerine kadırga resmi kazıyacak kadar hayal dünyası geniş, kabına sığmaz bir hayalperestti Patrona.)
Yalın ayak sarayda geziyorlardı. 1. Mahmud kendisini tahta oturtan isyancılardan kurtulma peşindeydi. Bunun için Patrona Halil’e 10 bin altın maaşla valilik teklifi götürdü. Ama Patrona mal mülkte gözünün olmadığını, yeni bir düzen kurmak istediğini söyledi.
Beklenen son gecikmedi. Boş bulundukları bir anda yakın adamı Muşlu Bese ile beraber öldürüldü. Ve isyancılar tek tek cezalandırıldı.
İki yüzyıllık isyanı
Celali isyanları ise bir dizi isyanın adıdır. Osmanlı’nın sıkça tanık olduğu başkaldırılardandır. Anadolu orjinlidir. Yozgat’lı Şeyh Celal tarafından başlatıldığı için bu isimle anılır. Dinsel bir başkaldırıdır. Şeyh Celal kendisini Mehdi olarak ilan etmişti. Ancak zamanla Osmanlı’nın toprak düzenine karşı bir isyana dönüştü. Alevilerin de desteğiyle mezhepsel bir motifte kazandı. Aralıklarla iki yüzyıl devam etti. Sonunda bastırıldı. Toprak düzeninde köklü değişiklikler yapıldı.
İstanbul’un yüzü suyu hürmetine
Gelelim Cumhuriyet dönemine...
Gezi direnişine en çok benzeyen iki ayaklanma vardır. Biri 27 Mayıs’tır. Ona her rütbeden asker de katılmış ve sonrasında yönetimi onlar devralmıştır. Dolayısıyla sivil bir ayaklanma değil askeri müdahale hüviyetini kazanmıştır. Asıl Gezi’yi andıran ayaklanma ise 15-16 Haziran olaylarıdır.
15 Haziran 1970’de bir grup işçinin yeni çıkan sendika yasasını protesto ederek başlattığı yürüyüş bir anda çığ gibi büyüdü. E5 karayoluna dökülen işçiler yolları kestiler. Vinleks, ECA, Otosan, Auer, AEG, Eti fabrikalarından işçilerin de katılımıyla giderek büyüyen kalabalık Kadıköy’e doğru akıyordu. Avrupa yakasındaki işçilerin birleşmesinden korkan emniyet Galata Köprüsü’nün ayaklarını açarak geçişi engellemek zorunda kaldı.
Her şey bir anda olmuştu. Kalabalık çığ gibi artıyordu. Eylemler ertesi güne sarktı. Ve ölümlerde o günde yaşandı. 3 işçi bir polis yaşamını yitirdi. Direnişçiler Kadıköy kaymakamlığını bastılar. Ateşe verdiler. İstanbul ve Kocaeli’nde sıkıyönetim ilan edildi. Tarihe sınıf direnişi olarak geçti. Ancak 40 yıldır işçi sınıfı tarihinde anlatılan bu direnişin bile süresi toplam 2 gündür... Etkisi yıllarca sürmüş adına örgütler bile kurulmuştur.
Ama Gezi direnişi bu ayaklanmalardan tamamen farklıdır. Çünkü sosyal bir sebepten ortaya çıkmıştır. Bir çevre duyarlılığı üzerinden özel yaşama müdahale etme temasındadır. Haklı bir gerekçesi vardır.
Direnişin ilk günlerinde Yazar Dücane Cündioğlu şu şairane cümleyi kurmuştu.
“Tarihte ilk kez İstanbul’un yüzü suyu hürmetine bir isyan başladı.”
İlk kez İstanbul’un doğası için insanlar ayaklandı. Belki başka sosyal taleplerini de buna eklediler ama çıkış sebebi olarak ama hem bizim tarihimizde hem de benim bilebildiğim kadarıyla dünya tarihinde de ilk kez bir park için, birkaç ağaç için ayaklanan bir halk oldu. Dünyayı şaşkına çeviren de bu durum oldu. Amerika’nın beklenmedik tepkisini, CNN’in dikkate değer ilgisini, Avrupa’nın Recep Tayyip Erdoğan’a artarak süren salvolarını ve komplo teorilerini bir tarafa koyun.
Çıkış sebebi olarak ‘Gezi’, tarihimizde ekonomik siyasal, dinsel ve etnik olmayan ilk direniştir. Sosyal bir direniştir ve tamamen sivildir.