Arap Baharı'nın oluşumunda Türk dizilerinin 'parmağı' var mı diye de tartışılıyor ya, aslında yayınlandıkları her ülkede öyle veya böyle bir değişimi sağlıyor.
Yıllar önce bir Azeri okuyucunun yazdıklarını hatırlıyorum:
'Sizin Türkçe aslında ağdalı, Osmanlı Türkçesi. Orijinal Türkçeyi biz konuşuyoruz.'
Türkiye'de rating rekorları kıran diziler, malum Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Türk Cumhuriyetleri'nde insanları gönüllü ev hapsine sokuyor. Azerbaycan'da yaşanılan ilgi, bir şekilde devlet yetkililerini endişelendirmiş. Türkiye Türkçesi kullanılan diziler yüzünden Azeri Türkçesi unutulacak diye. Azeri Türkçesiyle dublaj yapılmaya başlanmış ama bir yandan da Azeri dizi endüstrisinin gelişimine ortam yaratmış.
Senarist ve rejisör, ahbabım Mehmet Ulukan bir süredir Bakü'de. İstanbul'a uğradığında sohbet ettik. Meğerse dev bir prodüksiyona imza atıyormuş.
Dev tanımım biraz izafi. Azerbaycan kıstaslarına göre, çünkü henüz Azerbaycan'da dizi endüstrisinde bizdeki bütçeler, reklam geliri yok.
Mehmet Ulukan, Bakü'deki geçici hayatından da, Azerbaycan'ı yakından tanımaktan da çok memnun. Kurtlar Vadisi'nde de rol olan Osman Albayrak'a gelen 'Burada dizin çekin' önerisiyle Azerbaycan'da set kurduğunu anlatıyor.
Azerbaycan'ın 'dilini koruma' amacına saygı duyduğunu, dizide de mümkün olduğu kadar Rusça ve yabancı kelimelere yer vermediğini söylüyor.
Dizide Azeri oyunculara Musa Uzunlar, Bülent Şakrak gibi Türk sanatçılar da eşlik ediyormuş.
Kadınlar tiyatrosunda en ağır işi erkeğe vermişler
14 Kasım pazartesi akşamı 'Düğün'ün galası var, Nişantaşı Işık Lisesi'ndeki oyunu iple çekiyorum.
Düğün'ün yazarı Ayşe Bayramoğlu, yönetmeni Tilbe Saran.
Oyuncular: Güler Ökten, Zerrin Sümer, Tilbe Saran, Şebnem Sönmez, Evren Ercan, Serpil Göral, Eda Çatalçam, Maria Akgüllü.
Sahne tasarımı, ışık tasarımı, müziği, şarkı sözleri yazarı, fotoğrafçısı, afiş tasarımcısı, sahne amiri, yapımcısı, halkla ilişkiler sorumlusu hep kadın.
Yok mu hiç erkek görevli? diye sordum.
Dekoru kurup, gidenmiş tek erkek.
Dekor ağır, kurmak da ağır iş!
'Sık sık bir hemcinsimizin dövüldüğü, bıçaklandığı, vurulduğu, tartaklandığı, kimine namus, kimine basit bir kıskançlık cinayeti yaftası yapıştırılan günlerde 'bunlar benden ne kadar uzak' diye düşünürken yakaladım kendimi. Sonra, sokakta, evde, işte, yolda ne çok aşağılayıcı muameleye maruz kaldığımı ve bunları olağanlaştırmaya uğraşırken verdiğim mücadeleyi anımsayıp...' diye başlamış söze Tilbe Saran. Gerisi sahnede.
Zeytinyağı uçakta tehlikeli madde mi?
Ayvalık'tan dönüş uçağındayız, ellerimizde yeni mahsul zeytinyağı. Havayolu şirket görevlisi diyor ki, 'Yasak.'
Kargoya verilecek kapalı tenekeleri kabul etmiyor. Es kaza dökülürse, temizlemesi zor oluyormuş. Sabah Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak 'Ali Sabancı'yı arayalım' derken, nasıl olduysa bizim zeytinyağı tenekeleri kabul görüyor. Belki bizler gazeteci, köşe yazarı olduğumuz için belki de 'uluslararası havacılık kuralları' gereği hakkımızı aradığımız için.
Geçenlerde bir işadamı tanıdık aradı, 'Rusya'nın Krasnodar havaalanındayım, mahsur kaldık.'
Havaalanı denilen yer de kapısına asma kilit takılan, bir oda bir salonluk alan.
Gece 1.30'daki sefer, hava muhalefeti nedeniyle iptal olmuş. Söyleyecek söz var mı? Yok.
Pegasus yetkilileri demiş ki, 'Kesinlikle konaklama, yemek masraflarını karşılamayacaksınız.'
Uçak 11 saatlik rötarla İstanbul'a yola koyulmuş.
THY, belki de o yüzden milli ve uluslararası bir marka. Mümkün olduğu kadar yolcularını mağdur etmiyor.