FUNDA ÖZKAN
funda.ozkan@aksam.com.tr
Jean Amerika’nın şalvarıdır dedi, Akdeniz insanına, uymayan yabancı modaya kafa tuttu, kendinden söz ettirmeye başladı. Yetmedi jeanin rahatsız olduğuna vurgu yaparak, Hamdi Alkan’a sordu: “Jean çıkarmak caiz midir hocam?” Jean karşıtlığıyla denim kumaş üreticilerinin tepkisini de çekti. Aykırı duruşuyla kısa sürede pazarda büyük yer edindi. DeFacto, bugün LC Waikiki’den sonra pazarın ikinci büyük markası. Nazım Hikmet şiirinde, Abidin Dino'ya "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?" diye soruyordu. Biz de DeFacto Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Perakende Grup Başkanı İhsan Ateş'le ‘Mutluluk Müdürü’nü konuşuyoruz. Evet, DeFacto’da Mutluluk Müdürü istihdam ediyorlar.
MUTLULUĞUN FORMÜLÜ YÜKSEK ZAM!
Sahiden DeFacto'da Mutluluk Müdürü mü var?
Mutluluk Müdürü insanları mutlu etmeye çalışıyor.
Formül belli değil mi? Çalışanlar yüksek zam alırsa mutlu olur.
Aslında araştırmalar gösteriyor ki, çalışanlar için ücret alt sırada. Ondan önce açık performans sistemleri, motive etmek, kişisel gelişim gösteriyor olması ki bu yeni kuşakta çok önemli,daha huzurlu bir işyeri ortamı ve ortak bir global vizyonun içinde olmak geliyor. Ondan sonra da zam beklentisi.
SORUNLARI, BEKLENTİLERİ AKTARIYOR
Mutluluk Müdürü çalışanların mutlu olması için neler istiyor?
Mutluluk Müdürümüz Gülen ablamız personel ile sosyal mecrada ve birebir iletişim halinde. Onların beklentilerini, rahatsızlıklarını öğrenip, düzenli bizlere aktarıyor. Biz de çözümler geliştiriyoruz.
Mutluluk müdürü daha az mı çalışıyor? Siz burada 8 saat çalışırken, Mutluluk Müdürü ne iş yapıyor? Sizlere göre daha az çalışıyor gibi anladım, bu sözlerinizden.
Aksine mesela mutluluk odamız var, arkadaşlar öğle saatlerinde gidip belli aktiviteler yapıyorlar. Hobilerine göre Mutluluk Müdürü programlar yapıyor. Sürekli organizasyonlar yapıyor, yılsonu organizasyonu, doğum günü konserleri gibi. Sadece insanları daha nasıl mutlu kılarız üzerine fokuslanıyor.
Türkiye’nin mutluluk bakanlığına ihtiyacı var mı?
Mutluluk Bakanlığı olsa fena mı olur? Toplumu mutlu etmeye çalışmalı. Her kesimin beklentilerini öğrenip, bu beklentilerde gelişmeye ihtiyaç duyulan noktalar varsa çözümler geliştirir. Halkı dinler.
Siz nasıl karar verdiniz Mutluluk müdürlüğü birimine? Sonuçta Türk şirketleri için çok alışılageldik bir uygulama değil.
Bir hocamız ile proje yaparken, bu kavram gündeme geldi. Biz de olumlu baktık, bir ihtiyaç bu.
ŞU AN 4 ÜLKEDE FAAL HEDEFTE 10 ÜLKE VAR
Devletin dünyada Türk markası yaratma projesi Turquailty kapsamındasınız ve 10 yılda 10 ülke hedefiniz var. Hangi ülkeler?
Şu an İran, Irak, Mısır ve Kazakistan’dayız. Yurtdışında toplam 12 mağazamız var, bu yılın sonunda 24 mağazamız olacak. 2023 sonunda 484 mağaza hedefimiz var. 2016’da Almanya Duesseldorf’ta, 2018’de Çin-Hong Kong, 2020’de ABD-New York’da, 2022’de Brezilya, 2023’de de Nijerya ve Hindistan’da olacağız
E-ticaret’te 25 milyon ziyaretçinizin olduğunu söylüyorsunuz. Yurtdışından da alışveriş yapan var mı?
Tamamı Türkiye’den. Yurtdışına biz bayilik de vermiyoruz, şimdilik e-ticaret ile de satış yapmıyoruz. Mağazacılıkta 2018’e kadar Türki Cumhuriyetler, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Rusya, Ukrayna, Belarus başta olmak üzere yakın coğrafyada olacağız, Pazara girdikten iki yıl sonra da e-ticarete başlayacağız. Çin, New York, Hindistan, Brezilya’da mağaza açmadan e-ticarete başlayacağız.
TÜKETİCİ 10-20 LİRAYA MORALİNİ DÜZELTEBİLİR
2014 için hedefleriniz nedir?
2013’te yüzde 41 büyüdük. 2014’te hedefimiz yüzde 35-40 büyüme. İlk üç ayda da yüzde 9 büyüdük.Öngörümüz gerçekleşiyor.
Kredi kartlarına taksit sınırlandırması ve son dönemde yaşanılanlar ile kimi piyasa yorumcuları, tüketicilerin moralinin bozulduğunu söylüyor.
Bizde moral düzeltmek daha ekonomik. 10 liraya, 20 liraya bir tişört alabiliyorsunuz. Bu gibi ortamlarda bizim gibi markalara trend artıyor, fiyat olarak daha ortada durduğumuz için.
Çocuk grubu için, Barselona Tasarım Ofisi’nizden söz ediyorsunuz. Türk yerine İspanyolları niye seçtiniz?
Salt Türkiye pazarına hitap eden vizyonla işe başlamadık. DeFacto'nun ortak bir kültürü temsil etmesini hedefledik. Slogan olarak da Akdeniz modası dedik.
JEAN GİYMEYİN DEMEDİK, PAMUK PANTOLON ÖNERDİK
Ezgi Mola ile Alp Kırşan’ın oynadığı son reklam kampanyanızda agresiflik hakim. Birbirlerine tokat atıyorlar, çanta atıyorlar. Niye böyle bir agresif yöntemi seçtiniz?
Ben aslında agresif olarak görmemiştim, reklam dili o. Araştırmalarımıza göre o kampanya yüzde 80 oranında beğenilmiş, yüzde 85 inandırıcı bulunmuş, yüzde 75 oranında da mağazaya gitme isteği oluşturmuş. Nitekim bahsettiğimiz reklam kampanyası ile yüzde 29 büyüdük. Reklamlarımızda rahatlığın altını çizmeye çalışıyoruz. Rahat kıyafet vurgusu yapıyoruz.
Önceki reklam kampanyanız da jean üreticilerinin tepkisini çekmişti. Aleyhinizde demeçler vermişlerdi. Geçen sürede barıştınız mı?
Kabullenildik. Biz hiçbir zaman jean giymeyin demedik ama jean’in rahatsızlığına karşı yüzde 100 pamuk olan pantolon öneriyoruz dedik. Toplumda da bu önerimiz kabul gördü. Ben de yıllardır giymiyorum, çok da rahat ettim.
Kuzey Avrupa’nın modasını birebir alıyoruz diyorsunuz. Mesela yaz mevsiminde kadınların bot giymesini ben de anlamıyorum. Londra’da, Amsterdam’da giyilir de Türkiye’de kurdeşen dökülür.
Bazen modanın etkisinde kalma durumu olabilir ama kendimize özgü giyim kültürümüz de var, dışarıdan aldıklarımızı da yorumlamayı da başarıyoruz. Tasarımcılarımız dünyada da artık başarılı işler çıkarıyorlar. Global marka çıkarmada da Türkiye büyük bir potansiyele sahip.
200 MAĞAZAYA ÇIKTI PAZARIN İKİNCİSİ OLDU
8 yılda 200 mağazanız olmuş. Pazarda hangi açığı buldunuz? Türk tüketicisi konfeksiyonda zincir markaya bu kadar aç mıydı?
Türkiye’de de dünyada da orta gelir grubunda ciddi bir artış var. Geçmişte doğmuş markaların çoğu A ve B segmentine konumlandırılmış. Oysa en büyük grup orta gelir grubu ve en fazla hazır giyim tüketimi yapan da bu grup. Aslında çok az markanın olduğu bir segment. Bir de dünyadaki casual giyim trendi.
İNSANLAR RAHATSIZ KIYAFET İSTEMİYOR
Klasik giyim tüm dünyada ve Türkiye’de daralıyor. İş yerinde eskiden insanlar takım elbise giyerdi, artık rahat giyim, çalışırken de çok önem kazandı. İnsanlar rahatsız kıyafet giymek istemiyor. Hedeflediğimiz müşterinin ihtiyaçlarını da çok iyi analiz ettik. Müşterilerimizle de konuşuyoruz, rahatlık bir müşteri beklentisi, bir de fiyata önem veriyor. Bunları bir araya getirdiğimizde de başarılı bir performans elde ettik.
Pazar payı için 2012’de yüzde 2.5, 2013’de yüzde 2.9, sektörün ikinci büyüğü diye açıklamanız var. Bu pazar payını kim nasıl hesapladı? Hangi pazardan bahsediyoruz? Toplam hazır giyim mi, orta gelir grubuna hitap eden benzer markaların oluşturduğu bir alt pazar mı?
2001’den beri IPSOS verilerini takip ediyorum. 5 bin haneden veri alıyorlar. İkinci büyük olduğumuz tüm hazır giyim sektörü, tüm segmentler, kadın, erkek, çocuk, ayakkabı kastediliyor.
Sizde çocuk koleksiyonu olmadığına göre o alanda payınız sıfır. Kadın ve erkek hazır giyimde payınız daha mı yüksek?
Kesinlikle daha yüksek pazar payımız. Çocuk koleksiyonuna da bu sene başlayacağız.
99 LİRALIK GÖMLEĞİ A VE B GRUBU ALIR C GRUBU GİYEMEZ
Hazır giyimcilerden Türkiye fazlasıyla serbest, dünyadan isteyen gelip Türkiye’de zincir kuruyor diye yakınırdı, özellikle H&M ve Zara’yı bir tehdit olarak görürdü. Pazarın lideri LC Waikiki, siz ikincisiniz. Yabancı zincirler sizleri tahttan indiremiyor mu?
Türkiye’ye, genelde markamızı konumlandırdığımız yere değil, yukarı gelir grubunu hedefleyenler geliyor. 99 TL’ye gömlek satıyorlar. 99 liraya gömleği sadece A ve B grubu alabilir. C grubu giymez, giyemez. Bizde üç fiyat vardır, 19, 29 ve 39. Bu fiyatları belirleyip geriye bakarız, kâr ne kalırsa ona razı oluruz. Bir müddet müşteriler alsın, sonra fiyatı geri çekeriz demeyiz. Bizim A grubunda yüzde 17 pazar payımız var. B’de yüzde 16, C’de yüzde 17. Zenginim, A grubundanım şu markalara gitmem demiyor. Kendilerini akıllı da hissetmek istiyorlar. 3 bin liraya çanta, 20 liraya tişört alıp beraber giyer.