İşadamı Ahmet Arslan geçenlerde aradı: “Fikir Sofrası’nı Mardin’de kuracağız. Gelir misiniz?”
Ardından ekledi: “Kimi davet ettiklerimiz bölgeye gitmek istemedi. Tedirgin oldu.”
Niye tedirgin olayım ki?
Bu aralar ne kadar sık karşılaştım, Güneydoğu’da program, toplantı yapmayı çok önceden planlayıp da tereddüde düşenlerle.
Onlara söylediğim tek karşılık var: “30 yıldır Güneydoğu’ya sanki hiç gitmediniz. Bu topraklarda asker, PKK ile çatışırken bile gittiniz. Şimdi ne değişti? İŞİD, sınırın ötesinde.”
Tedirginlik, korku sarmalı ne kadar çok insanı içine almış.
Mardin Valisi Mustafa Taşkesen anlattı: “Bir ay öncesine kadar Mardin’deki otellerde boş oda yoktu. Torpil için bizi arıyorlardı.”
Ekim başındaki Kobani olaylarıyla birlikte bıçak gibi kesilmiş seyahatler. Gelecek sene bahar aylarına kadar toplam 2 bin tur iptal olmuş.
Mardin’e düzenlenen iş veya tatil hemen hemen tüm turların mutlaka uğradığı, Mardin’in en güzel lokantası Cercis Murat Konağı’nın sahibi Ebru Baybara Demir ile geçen ayın sonunda gittiğimde Mardin’de artan talebe hizmet kalitesinin yetişemediğini konuşuyorduk. Hijyenden, Ebru’nun çatal, bıçağı bile sirkeli suyla yıkamasının sohbetini ediyorduk. Tam bir ay sonra Ebru, “Aralık sonuna kadar rezervasyon almıyorduk. Şimdi kapıya kilidi vurduk, ortamın düzelmesini bekliyoruz” diyor.
Yanlış anlaşılmasın ortamdan kastettiği Mardin’e turların başlaması. Yoksa genel ortamın, Batı’nın ortamından farkı yok.
İnadına barış, inadına umut
Fikir Sofrası 10’uncu kez kuruluyordu. Önceki dokuzu, İstanbul’da yapılmış. Siyasetçi, akademisyen, medya mensubu, işadamı bir araya geliyor, yazılmamak kaydıyla gündeme dair düşünceler dile getiriliyor, fikir üretiliyor.
Ahmet Arslan, ‘basına açık’ bölümde “Türkiye’nin ihtiyacı olan barış ve kardeşlik Mardin’de yüzyıllardır yaşanıyor. Barış ve kardeşlik beraberinde kalkınmayı getirdiği için gündemimize ekonomiyi aldık” diyordu.
Sermaye huzuru sever de, sokaktaki insan farklı mı düşünür?
O yüzden aylardır çatışmasızlık ortamında, çözüm süreciyle birlikte umudun yeşermesiyle insanların yüzü gülmeye başladı.
Vali Mustafa Taşkesen “Geçen ay yol kazası yaşadık” diyordu, Kobani olaylarını kast ederek. Ve şunu ekliyordu: “Buraya gelmiş olmanız, bu toplantı ilaç gibi geldi.”
Üç can için kim iniş çıkış diyebilir ki?
Fikir Sofrası’nın baş konuğu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ti. Tam da Yüksekova’da şehit edilmiş üç canımızın haberini aldıktan sonra toplantıya girmiştik.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Çözüm sürecini başlatırken bazı iniş çıkışların olabileceğini göz ardı etmedik” diyordu.
Bazı gazetelerde, internet sitelerinde gördüm zorlama yorumu. Sanki Mehmet Şimşek üç canımız için ‘iniş çıkış’ yorumunu yapmış gibi.
Öyle değildi elbette. Hangi insan kaybettiğimiz canlar için iniş çıkış yorumunu yapabilir? Nasıl bir öfke, kin ve ötekileştirme bu?