Okuma yazma oranı, kızların okullaşma oranı hala büyük sorunken, 'ekolojik okuryazarlık' önemsenir mi?
Son bir haftanın gündeminde dert edindiğim bir iki madde varsa, biri şehitler, diğeri 'damacana su', daha doğrusu gıda terörü.
Konu dönüyor dolaşıyor, insan sağlığına, sürdürülebilir yaşama geliyor.
Çoğu kesim için, 'çevreci' olmak, bir nevi anarşist olmak.
Hafiften dudak bükülür, müstehzi bir ifadeyle, iş sermaye düşmanlığına, 'survivor tarzı hayat mı istiyorsun'a kadar götürülür.
Tekrarlayalım konu sürdürülebilir yaşam.
Önce şu basit soruların yanıtlarını isterseniz kendi kendinize tartın?
l Yeryüzü neresidir? Yeryüzünü ne kadar tanıyoruz?
l Ağacın dili var mıdır? Varsa bize neler anlatır?
l Doğada her şey sınırsız mıdır? Doğa yaşamın devamını, sürekliliğini nasıl sağlıyor?
l Ürettiğimiz ve tükettiğimiz ürün ve hizmetlerin doğaya ve insana etkilerini biliyor muyuz? Bilmek istiyor muyuz?
Bu sorular, 'ekolojik okuryazar mısınız?' sorusunun testi.
TEMA Vakfı iki yıldır, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ile birlikte muhteşem bir program yürütüyor: Ekolojik Okuryazarlık Öğretmen Eğitimi. 2. Ekolojik Okuryazarlık Öğretmen Eğitimi 24 ilden 40 ilköğretim okulu ve 36 ilden 60 okul öncesi olmak üzere toplam 100 öğretmenin katılımıyla yapılıyormuş.
Öğretmenler öğreniyor
Biz insanoğlunun yaşamı değerli. İnsan olmayanların yaşamının da değerli olduğuna çoğu zaman dikkat etmiyoruz.
Öğretmenlerin katıldığı Ekolojik Okuryazarlık Öğretmen Eğitimi'nde şu vurgu yapılıyor:
'Yaşamsal önemi olan insani ihtiyaçları karşılamak dışında, insanların çeşitliliği azaltmaya hakkı yoktur. İnsanların, insan olmayan canlıların yaşamına müdahalesi gereğinden fazladır.'
Şu önemli vurguları da paylaşmalıyım:
'Eğer ekolojik okuryazar bir toplum olsaydık, sanayi devrimiyle milyonlarca yılda oluşmuş doğal döngüyü yüz yılda bozarak iklimin değişmesini hızlandırmazdık. Örneğin, ekolojik okuryazar bir şehir bölge plancısı, kentin nefes aldığı ve suyunun temizlendiği doğal yaşam alanlarını etkilemeden köprü güzergahlarını seçer, birinci sınıf tarım arazilerini sanayi ve yerleşime açmaz. Ekolojik okuryazar bir balıkçı balıkların nesillerini devam ettirmesini sağlayacak şekilde avlanır. Ekolojik okuryazar bir belediye başkanı dere yataklarına inşaat yapılmasını onaylamaz, ekolojik okuryazar bir birey sadece ihtiyacı kadar tüketir, ekolojik okuryazar bir anne-baba çocuğunu doğayla dost ürünlerle besler.'
Şu tanımı da paylaşayım:
Yeryüzünde hayatı mümkün kılan doğal süreçleri anlamaya ekolojik okuryazarlık, doğanın ilkelerini ve sınırlarını bilen, doğayla uyumlu yaşamayı ilke edinmiş kişiye ekolojik okuryazar denir.
Lütfen kredi alın, almazsanız küseriz
Yarın bir aksilik olmazsa, İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince ve Genel Müdür Adnan Bali ile birlikte Batum'a gideceğim. İş Bankası Kafkaslar'daki ilk şubesini, kapı komşumuz Batum'da açıyor. Gürcistan'a olmasa da, Batum'a Türk iş aleminin ilgisi, son birkaç yılda katlanarak artıyor, Türk bankasının gitmesi de doğal bir süreç.
İki önemli bankacıyla bir araya geldiğimde, son dönemde yine artmış olan bankalardan gelen telefonları da soracağım.
Dün 10 dakika arayla cep telefonumdan iki ayrı banka tarafından arandım. Birincisinde, iptal ettiğim kredi kartımı yeniden göndermek için ısrar ediyor, 'Hem de size 1500 mil hediye ediyoruz' diyordu, telefondaki ses. Aynı bankanın başka kredi kartını kullandığım halde, ısrarı bitmek bilmiyor.
İkinci çağrıda inatla kredi vermeye çalıştı, banka çalışanı. 'Ama çok uygun bir kredi.'
Ben 'İstemiyorum' dedikçe, 'Çok uygun, çok uygun' demeye devam ediyor.
Krediye ihtiyacı olan zaten bankaların kapısını çalıyor, niye bir daha bunun pazarlaması yapılır ki? Durup dururken, krediye ihtiyacımız olduğunu mu fark edeceğiz?