Brad Pitt'in 'Aşil'i oynadığı Hollywood imzalı Troy filminden, Türkiye'nin tanıtımında yararlanılmamasının tek sorumlusu olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı görürdüm, yanılmışım. Asıl sorumlu Çanakkale.
Troy filminde, Truva'nın Anadolu'da olduğuna dair tek bilgi yoktu. Özellikle Japonlar, ne yapıp edip gelip, Troy'daki Truva Atı'na dokunuyorlar. 'Şurası Brad Pitt'in elinin değdiği yer, burası Helen'i oynayan aktristin...' diye. Filmin dekoru, valiliğin hemen önündeki alanda.
Japonlar gezdikleri yerlerin anısı, hediyelik eşya da satın almak istiyor. Seçenekleri var mı? Birkaç Çin işi.
Antik Troya'nın hemen önünde tezgahlar. O tezgahlar, yöre insanlarının el işi, göz nuru satılsın da, bölgeye bir değer yaratsın diye açılmıştı. Çin işi mal satanların tezgah kavgasında geçenlerde iki kişi hayatını kaybetmiş, iki kişi yaralanmış.
Önceki gün bu köşede Gelibolu'da koskoca Milli Park alanında doğru düzgün tuvalet olmadığını anlatmıştım.
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Bülend Engin, 'Türkiye'ye 26 milyon turist gelirken, Çanakkale'de konaklayanların sayısı 130 binlerde. İstanbul'a deniz yoluyla gelen 2 milyon turistin büyük bir bölümü Çanakkale'den geçer, hiçbiri kente uğramaz' diyor.
Yabancı turist uğramak istese de ne yapsın, kentin kurvaziyerlere uygun limanı dahi yok.
Bülend Engin'in şu lafını not ettim: 'Troya'ya, Assos'a, Parion'a, Smintheion'a sahip olup da 26 milyon turistin yüzde 1'i bile sizde kalmamışsa oturup, düşünmeliyiz. Biz nerede yanlış yaptık?'
Geç oldu ama nihayet Fatma Şahin 'aile' bakanı oldu
BAKANLIĞIN isminden 'kadın' çıkarılmış olsa da AKP'deki kadın vekiller arasında bu koltuğu en çok hak eden isim, diğer kadın vekiller kusura bakmasın, Fatma Şahin'di. Başbakan Erdoğan'ın ilan ettiği 'uzmanlık' dönemine uygun, kadın, aile konularında en uzman isim. Geçen yasama döneminde, Kadın kolları başkanlığındaki çalışkanlığı sayesinde 'bakan'lığa terfi edeceğini tahmin ediyordum, bir yasama dönemi gecikmeyle oldu.
Milletin alfabesiyle dalga geçmek
BUGÜNE kadar eleştiren en tatlı dilli insan desem abartmış olmam. Okuyucu Mustafa Reşit Sivrioğlu, 68 yaşında bir emekli. 'Yazılarınızı keyifle takip ediyorum' diye söze başladı. Bu köşede çıkan yazım hatalarına dikkatimi çekti. (Allah'tan çok fazla değil, kötü örnekler.)
En son örnek, Remzi Gür ile ilgili yazımdaki 'Remzi Gür, Başbakan Erdoğan'ın yakın arkadaşı. Çocuklarının bursiyeri olarak kamuoyunda tanınmıştı' bölümü. Elbette 'bursiyer' değil, 'burs veren' yazmam gerekiyordu. Bahanesi yok ama kendimi şöyle savunabilirim, insan 'yazı körü' olabiliyor. Kontrol için tekrar tekrar okusam da o sıra önceliğim konuyu anlatmak olduğu için hatamı göremeyebiliyorum. Düzeltmen arkadaşlar da gazetenin yoğunluğu nedeniyle gözden kaçırmıştır.
Mustafa Reşit Sivrioğlu ile telefon sohbetimiz uzun sürdü. Annesi edebiyat, babası matematik öğretmeniymiş. İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk kardeşlerin de öğretmenleri. '5 yaşındayken, babam bana alfabeyi, okumayı öğretti. Hata yaptığım zaman derdi ki 'Bu milletin alfabesi ile dalga geçmeye hakkın yok. Doğrusunu yaz, doğrusunu öğren'.'
Ben de 'Lütfen kulağımı çekmeye devam edin' dedim.