Ayşen Özyeğin, Anne Çocuk Vakfı, AÇEV’in kurucusu. Vakfın yürüttüğü sosyal sorumluluk projelerinin yanı sıra Ayşen Hanım da kişisel olarak hamilik yapmaktan geri durmuyor. Önceki gün sizlere duyurduğum Cemil İpekçi’nin tasarımını yaptığı, daha doğrusu helva yapmayı öğrettiği ve daha sonra hamiliğini bıraktığı ipek poşu ve kıyafet atölyesine, uzun bir dönem Ayşen Hanım destek olmuş. Sırf atölye ayakları üstünde dursun diye eşe, dosta hediye etmek için aldığı poşular evinde bir odayı doldurmuş.
Ayşen Hanım’ın AÇEV’i bir yandan, eşi Hüsnü Özyeğin’in vakfı bir yandan Doğu’da müthiş projelere imza atıyor.
Hüsnü Özyeğin Vakfı Kırsal Kalkınma Programı Direktörü Nurcan Baysal’ı ziyarete gittiğimde zeytinyağlı sabunları görüyorum önce. İçinde mektup “Kilisli kadınlar tarafından üretilmektedir. Hüsnü Özyeğin Vakfı, kırsal yoksulların yaşam kalitelerini artırmak amacıyla entegre kırsal kalkınma programları uygulamaktadır. Zeytinyağı üretim projesi de bu çalışmaların ufak bir parçası olup, Kilis’in Ravanda Havzası’nda uygulanmaktadır.”
Bal kavanozu da dikkatimi çekiyor, market alışverişi kültürüne sahip birçok insanın yanlış bilgileri nedeniyle “Bu şekerlenmiş” diyerek almayacağı aslında doğal, organik bal.
Bu bal da yine Hüsnü Özyeğin Vakfı’nın Bitlis’in Kavar Havzası’nda yürüttüğü ‘kadın arıcılar projesinin’ bir ürünü.
Kırsal kalkınma programında üretilen tüm ürünlerin geliri son kuruşuna kadar üreticilerine gidiyor.
Kınalı eller kadayıf açıyor
Diyarbakır’da AK Parti Kadın Kolları’nın düzenlediği ‘İş Kadınları Çözüm İçin Diyarbakır’da’ toplantısı için otele girdiğimizde bizi ‘Kınalı Eller’ karşılıyor.
Kınalı Eller Kadın Derneği Başkanı Müzeyyen Korkutata, “Tarihte ilk defa kadınlar kadayıf açıyor” diyor.
Kadayıf açmak zor olduğu için ‘erkek işi’ olarak görülürmüş. Müzeyyen Hanım, “Kalkınma Bakanlığı’ndan 12 aylık proje için 190 bin TL’lik fon aldık. 37 kadınımız eğitim gördü. Belki kendi kadayıf dükkânlarını açacaklar.”
Bir proje daha:
“52 kadını kuyumculukta yetiştirdik. Hanımlardan biri üç sokak çocuğunu yanına aldı, eğitti. O sokak çocukları öğretmen oldu.”
Bir kere daha gösteriyor ki, kadınlara yönelik ‘doğru’ projenin çarpan etkisi de büyük oluyor.
Elektrikte iki kutup oluşmuş
‘Batı’daki, en azından biz ‘kümesteki’ elektrik abonelerinin yakınmasıdır: “Vergisini ödeyen dürüst vatandaşlar olarak niye kayıp-kaçak bedelini de ödüyoruz?”
Devlet elektriği kaçak kullananların peşine düşsün.
Doğu’da, Diyarbakır’da ise farklı bir tepkiyle karşılaştım.
Diyorlar ki, “Bölgemiz Türkiye’nin elektriğinin büyük bölümünü üretiyor. Günde en az 7-8 defa elektrik kesintisi oluyor. Evimizde, işyerimizde hiçbir elektrikli alet sağlam kalmıyor. Elektrik kesintisi oluyor çünkü üretileni biz kullanmıyoruz. Batı’ya gidiyor. Bozulan elektrikli aletlerimizle asıl biz Batı’yı sübvanse ediyoruz.”
Elektrikte bile iki kutup oluşmuş.
Elektrik kaçağı nasıl yakalanır?
Çözüm önerisini de söylüyorlar:
“Batı kaçaktan mı yakınıyor? Devletin yapacağı belli. Burada kaçak kullananların çoğunluğu gerçekten fakir olanlar. Elektrik faturası ailelerin gelirine göre ayarlanmalı. Çok fakirlerden hiç fatura bedeli alınmamalı. Böylelikle herkes kayıt altına alınmış olur.”