Lafı hiç evirip çevirmeden açıkça söyleyelim: Amerika’nın Türkiye’ye karşı tavrı densizliktir, küstahlıktır ve hatta düşmanlıktır. Ülkemize sömürge muamelesi yapmaktır.
Kabul edilebilir, sineye çekilir bir yanı yoktur.
O, internet sitesinde duran John Bass’ın açıklamaları da tam bir ibret vesikasıdır!
Adam, öylesine küstah ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sınırlar çiziyor. Nasıl davranacağını öğretmeye çalışıyor. “Bu yıl ikinci defa diplomatik misyonumuzun bir Türk çalışanı tutuklanmıştır” diyor ve ekliyor:
“Tüm çabalarımıza rağmen, bu tutuklamanın neden meydana geldiğini ve delillerini tespit edemedik.”
Öyle olacak zaten ve öyle olması gerekir.
Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde soruşturmanın gizliliği esastır. Savcılık, Bass emretti diye delilleri önüne dökecek değil elbette. Ayrıca, Metin Topuz Amerikalı falan değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı. Diplomatik dokunulmazlığı yok. Ortada bir suç iddiası var ve kanunların gereği yerine getiriliyor.
Amerika’daki yargı organları attıkları her adımda bize bilgi mi veriyor da Bass bizden bilgi istiyor?
Amerika’da bağımsız yargı varsa, Türkiye’de de var!
Hani “Özrü kabahatinden büyük” derler ya, yaptığı aynen öyle! Bass, kim oluyor da Türk Adaletinden hesap soruyor? Üstelik marifetmiş gibi bu ifadeleri ABD Büyükelçiliği’nin internet sitesine koyuyor.
Bu ifadeler, küstahlıktan da öte Türkiye’nin egemenlik haklarına saldırıdır. Türkiye, ABD’nin sömürgesi, Bass da Ankara’daki sömürge valisi değildir. Konumunu ve haddini bilmesi gerekir.
***
Üstelik, adam çelişkiler içinde. Metin Topuz’la ilgili iddiaların gazetelerde yer almasından rahatsızlık duyduğunu belirtiyor. “Bize bilgi vermiyorsunuz, ama gazetelerde yayınlanıyor” demeye getiriyor.
Demek ki, Metin Topuz’a yöneltilen suçlamalar konusunda bilgi sahibi. Zaten asıl rahatsızlık duyduğu konu da bu. Belli ki, ABD’nin İstanbul Konsolosluğu’nda çevrilen dolapların ortalığa dökülmesinin sıkıntısını yaşıyor.
Tam bir yavuz hırsız tavrı sergiliyor.
Ve devam ediyor:
“Türkiye Cumhuriyeti, bizimle Topuz’un yasal olmayan hangi bir faaliyetin içinde olduğunu gösteren herhangi bir bilgi paylaşmamıştır.”
Var mı öyle bir mecburiyeti? Türkiye, kendi vatandaşları ile ilgili olarak soruşturma yaparken Amerika ile bilgi paylaşmak zorunda mı?
Sen, hukuksuzluğun zirvesine çıkacaksın. “Benim koyduğum ambargoya uymadı” diye, ülkene gelen Halkbank Genel Müdür Yardımcısı’nı içeri atacaksın. Bir Türk Bakan ve Cumhurbaşkanımızın korumaları hakkında tutuklama kararı çıkaracaksın. Sonra da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendi vatandaşı hakkında yürüttüğü bir soruşturmayı sorgulamaya kalkacaksın.
İşte emperyalist kafalar böyle çalışır! O kafanın sahibini de küstahlığın zirvesine çıkarır!
Zaten dün Başbakan Binali Yıldırım, bu adama gerekli cevabı verdi:
-Türkiye bir hukuk devletidir. Beyefendilerden izin mi alacağız?
***
Bizim tartışmadığımız çok önemli bir nokta daha var. Savcılık, terör örgütü ile ilişkileri noktasında bir başka ABD Büyükelçiliği çalışanını daha ifadeye çağırdı. İddialar doğruysa, o kişi ABD’nin İstanbul’daki Konsolosluk Binası’nda saklanıyor.
Bu bir skandaldır. Amerika, Türkiye’de suç işlediği iddia edilen bir Türk vatandaşını saklıyor. O’na yandım ve yataklık yapıyor.
Bass, buna rağmen Türkiye’yi sorgulamaya kalkıyor!
Yetmiyor, yaptığı son açıklamada bir de aba altından sopa gösteriyor. “Uygulamanın uzun süreceğini sanmıyorum. Süreyi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye’deki tesislerimizin ve personelimizin güvenliğine ilişkin taahhütleri belirleyecektir” diyor.
Küstahlığın ulaştığı noktaya bakın: Adam, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne açıktan “Benim adamlarımı serbest bırakın” mesajı veriyor!
Ama bence öyle olmayacak. Baas fena halde yanılıyor. Vize çekişmesi de dahil Türk-ABD ilişkilerinin geleceğini, Washington’ın Türkiye’nin milli menfaatlerine yönelik saldırılardan vazgeçip vazgeçmeme iradesi belirleyecek!