Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk’ün sözleri son derece önemli. Seçim sonrasına yönelik olarak açıktan tehditler savuruyor. “HDP seçim barajını geçemezse eğer” diyor:
-Bu vebal devletindir. Bizler de kendi kaderimizi tayin ederiz. Bundan sonrasını devlet düşünsün.
Peki nasıl tayin edecekler?
Tıpkı, 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi!
Bu benim yorumum değil, kendisi söylüyor. Ahmet Türk, “Halkların kurtuluşu için silah artık yalnız başına yetmiyor. Savaşta kazandıklarınızı siyaset masasında yitirebilirsiniz” diyor.
Çözümden, silahların bırakılmasından bahsedilen bir dönemde bile silahlı mücadeleyi kutsuyor!
Normal, ortada yadırganacak bir durum yok. Hep görüyor ve yaşıyoruz. Bunlar silahı, silahlı mücadeleyi, kanı, gözyaşını ve acıları halen kafalarından çıkarabilmiş değiller. İçlerindekini de her fırsatta dışa vuruyorlar.
* * *
Ahmet Türk’ün söyledikleri de bu ülkede yaşananlar da ortada…
6-7 Ekim ve Cizre olayları ile birlikte büyük şehirlerde sergilenen sokak eylemleri tedbir alınması gerektiğini açıkça ortaya koydu. Üstelik bunlara bir de seçim sonrasına yönelik tehditler eklendi.
Yaptıkları açıklamalara bakarsanız, CHP ve MHP de tedbir alınmasını istiyor. “Devlet hâkimiyeti sağlamalı” türünden sözcükler, muhalefetin dilinden düşmüyor.
Bu yönde adım atıldığında ise iş değişiyor.
“Hayır” diyorlar:
-Yaptırmayız, yapamazsınız…
Meclis’te bekleyen ve görüşülmesi ertelenen İç Güvenlik Paketi ile ilgili gelişmelerin özü bu!
* * *
Deniliyor ki:
-Bu düzenlemeler hayata geçirilirse, Türkiye bir polis devleti olacak.
Peki, o düzenlemeler ne?
Birincisi, sokak eylemlerinde vatandaşın malına zarar veren vandalların cezaları artırılacak.
İkincisi, bu ülkede pek çok masum insanın hayatını kaybetmesine yol açan molotofkokteyli “bomba” olarak işlem görecek.
Üçüncüsü, sokak eylemleri ve gösterilerde maske takanlar ve yüzlerini gizleyenler “makul şüpheli” sayılacak. Gerekirse gözaltına alınacak.
Bir başka düzenleme ise, toplumsal olaylara müdahale için “Hazır Kuvvet Polisi” birimi oluşturulması.
Polisin istihbarat kabiliyeti ve yetkisi artırılacak, Jandarma ise İçişleri Bakanlığı’na bağlanacak.
Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerin hepsinde bunlar ve benzeri uygulamalar var. Üsteli, yeni düzenleme ile keyfi uygulamaları önlemek için biz bir de “Kolluk Gözetim Komisyonu” kuruyoruz.
Devletin gücünü göstermesini isteyen ve “kanun hâkimiyeti” diyen muhalefet ise bağırmaya devam ediyor:
-Olmaz, olamaz, yaptırmayız…
Son derece garip, anlaşılmaz ve samimiyetsiz bir tutumla karşı karşıyayız. CHP, MHP, HDP ve Paralel Güçler kol kola!
* * *
CMUK’ta yapılan bir düzenlemeyle “makul şüphe” kavramı getirildi. Ancak, bu şüphe sadece “izleme, takip ve arama” ile sınırlı. Buna rağmen, “makul şüphe” sanki bütün hukuk sistemi için geçerliymiş gibi bir hava oluşturulmaya çalışılıyor.
Oysa hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “makul şüphe” kavramını kabul etmiş durumda.
Muhalefet ise, bağırmaya devam ediyor. Sanki en tepeden en aşağıya kadar sokaktan medet umar gibiler. Kusura bakmasınlar ama adeta “Ortalık karışsın, belki oradan bize de pay çıkar” görüntüsü veriyorlar.