Maalesef maskeli vicdanlar var bu ülkede. “Aydın” geçiniyorlar, “demokrasi” diyorlar, “insan haklarından” bahsediyorlar…
Diyorlar, söylüyorlar, konuşuyorlar ama… Yaşattıklarına ve yaşadıklarımıza bakılırsa, leşten bile daha hissiz ve tepkisizler. Hiç kusura bakmasınlar, alabildiğine kokmuş ve kokuşmuşlar. Sürekli olarak çevreyi rahatsız edecek kokular yayıyorlar. Standartsızlığın dip noktasında geziniyorlar.
Son yaşadıklarımız maskeli balodan farksız!
Sedat Peker, “oluk, oluk kan akacak” dediğinde ayağa kalktılar. Büyük bir tepki dalgası oluşturdular. Hakkında soruşturma açılmasına rağmen, “Nerede bu devlet, neden üzerine gidilmiyor?” türünden sözler söylediler.
Bu “duyarlılar topluluğunun” içinde kimler yok ki? Siyasetçi de gazeteci de akademisyen de her türden insan mevcut.
Eyvallah, bırakın “oluk, oluk”, bir damla bile kan akmamalı bu ülkede. Peker’e gösterdikleri tepkide bir anormallik yok. Sıkıntı, bu güruhun daha önce sergilediği tavırlarda. Bir söylem karşısında böyle davrananların, sürüp giden eylemlere gözlerini kapatıp, oluk, oluk kan akıtılırken, leş gibi tepkisiz kalmalarında.
“Maskeli balo” derken, bunu kastediyorum!
* * *
Evet, birileri oluk, oluk kan akıtıyor bu ülkede. Asker ve polisimizin yanında bebekler dâhil, savunmasız insanları katlediliyor.
Kahpe pusular düzenleniyor her gün…
Ses var mı bunlarda?
Onların ağababaları, Kandil gibi merkezlerden tehditler savuruyorlar. “Daha fazla kan” diyorlar.
Kıllarını kıpırdatıyor mu bunlar?
“Akademisyen” denilen bir grup, dipdiri ortalıkta gezen caniler karşısında kamu otoritesini sağlamak için can veren masumları hedef alıyor. Canileri ve katilleri savunup, onları “katliam yapmakla” suçluyor.
Çıtı çıkıyor mu bunların?
Leşten bile hissiz ve tepkisizler!
* * *
Neymiş, ifade özgürlüğünü kullanıyorlarmış! Demek bu ülkede canileri, katilleri, kan akıtanları desteklemek gibi bir hürriyet de varmış!
O zaman ne diye kızıyorlar Sedat Peker’e? Üstelik Peker o sözleri söylerken, “Kimseyi öldürmeyeceğiz. Meşru savunma hakkımız hasıl olduğunda oluk, oluk kan akacak” diyor.
Diyeceğim, lime lime dökülen, neresinden tutsanız elde kalacak bir tavırla karşı karşıyayız. Standartsızlık ve samimiyetsizlik diz boyu!
Ayrıca, Sedat Peker’e gelene kadar, benzeri söylemler defalarca dile getirildi bu ülkede. Mesela, o “akademisyenler bildirisine” imza atanlardan biri, özel hareket polisleri ve resmi üniformalılar için daha önce de şu tweeti paylaştı:
“Hepsi ölsün, gebersin istiyorum.”
Geldi mi bunlardan küçük bir tepki? Herhangi bir rahatsızlık duyup, bunu kamuoyuyla paylaştılar mı?
Hayır, ne gezer…
Yine leş misali hissiz ve kokuşmuş bir tavır sergilediler!
Yetmedi, bitmedi, bu kadarla da kalmadılar. O bildiriye imza atanları kutsayıp, destek verdiler.
* * *
Şimdi soruyorum…
Bütün bu sergilenen tavırlar iyi niyetle izah edilebilir mi? Ya da böyle davrananlar “demokrasi” ve “insan hakları” gibi söylemlerle ortaya çıkıp boy gösterebilir mi?
Olamaz, olmaması lazım. Ama oluyor!
Üstelik bunlar için “saf” veya “cahil” değerlendirmesi yapmak da mümkün değil. Kimi üniversitede ders veriyor. Kimisi “köşe yazarı” ve “televizyon yorumcusu” olarak karşımıza çıkıyor. Kimi de “sanatçıyım” diyerek arz-ı endam ediyor. Durum bu olunca geriye bir tek ihtimal kalıyor. Bunlar kötü niyetliler. Bebek katillerini ve teröristleri destekliyorlar.
Ortaya koydukları söylemlerin tersine hissiz ve vicdansızlar.
Biraz vicdanı olanlara sesleniyorum. İfşa etmek lazım bunları. İpliklerini pazara çıkartmak zorundayız.