Önce, esip gürleyeceksin. Mangalda kül bırakmayacaksın. Televizyonlara çıkıp halkın önünde sözler vereceksin. Dokunulmazlıklarla ilgili olarak, “Biz bu Anayasa değişikliği teklifine evet diyeceğiz” açıklamasını yapacaksın:
-Bizim korkumuz yok ki, neden korkacağız?
Sonra da grubuna hâkim olamayacaksın. Neredeyse CHP’lilerin tamamı dokunulmazlıklarla ilgili düzenlemeye “hayır” oyu verecek.
Tam bir Kılıçdaroğlu klasiği! Halkın önünde sözler verip, kapalı kapılar ardında farklı davranan, tutarsız, güvenilmez bir Genel Başkan!
Birincisi: Kılıçdaroğlu hukuku ayaklar altına alıyor. Bütün hukuki düzenlemeleri bir kenara atıp, partilerin grup kararı alması mümkün olmayan, gizli oyla yapılması gereken bir düzenleme konusunda taahhütte bulunuyor. Partisinin nasıl oy kullanacağını kamuoyuna açıklıyor. Olmaz, bu bir hukuk katliamı!
İkincisi: Halkın gözünü boyuyor. Önce “tamam” diyor. Sonra da adlarına taahhütte bulunduğu isimler, oy kullanma kabinine girip, Kılıçdaroğlu’nun verdiği sözün tam tersini yapıyor. Bu da ciddi bir kişilik meselesi!
Türk siyaseti, yanlış yapan çok genel başkan gördü. Öngörüsü gerçekleşmeyen liderlere de çok rastladı. Ama bu kadar tutarsız bir genel başkanla karşı karşıya kalmadı.
* * *
Birkaç gün önce Diyarbakır’ın kırsalında bomba patladı. Dünya terör tarihine geçecek bir olaydı bu! Çünkü kamyona yüklenen ve patlatılan bombanın ağırlığı tam 15 tondu. Yüzlerce metre uzaktaki canlıları bile parçaladı, yok etti.
Bomba öylesine büyük hasara yol açtı ki, patlamada hayatını kaybeden 13 kişinin cesetleri 3 çuvala sığdırılabildi. O 13 cesetten bulunabilen parçalar, sadece 60 kilo tuttu. Bu korkunç saldırıyı da PKK üstlendi.
Asıl hedef ise, Diyarbakır kent merkeziydi. Eğer kahraman köylüler bomba yüklü o aracı engellemeselerdi, şehirde patlatılacaktı. Diyarbakır harabeye dönecek, 13 değil yüzlerce insan paramparça edilecekti.
Dikkat ettim, CHP’den ciddi bir tepki gelmedi.
Şimdi kimse kusura bakmasın ama anayasa değişikliği oylamasında bu teröristlere dolaylı destek bile geldi. Çünkü o değişikliğin asıl hedefi bu PKK’lı canilerle birlikte hareket eden HDP’li milletvekilleriydi. CHP, takındığı tavırla onların ekmeğine yağ sürdü.
HDP’lilerin oylamadan sonra TBMM’de toplanıp, zafer işaretleri yaparak çektirdikleri fotoğrafı görmüşsünüzdür. Onlara bu imkânı ikircikli tavırların sahibi Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP milletvekilleri verdi.
* * *
Üstelik yeni de değil CHP’nin tavrı, bunu hep yapıyor… Van’da ve İstanbul’da “arama toplantıları” düzenlediler, PKK ve Öcalan’ın taleplerini içeren metinler hazırladılar.
CHP’li milletvekillerinin içinden “HDP ile aynı doğrultuda hareket etmekten korkmayalım” diyenler çıktı.
Geçtiğimiz dönem Tunceli’den Hüseyin Aygün denilen bir adamı Meclis’e soktular. O da bir yasama dönemini PKK güzellemeleri yaparak geçirdi.
Kılıçdaroğlu’nun en yakınındaki Sezgin Tanrıkulu’nun bir HDP milletvekili gibi sergilediği davranışlar ve yaptığı açıklamalar yazmakla bitmez.
Zaten Kılıçdaroğlu’nun kendisi de hendek kazıp, polis ve asker kurşunlayan bu teröristler için “arkadaşlar” ifadesini kullanmadı mı? Lafı evirip çevirmenin hiç anlamı yok. CHP’yi bu hale Kemal Kılıçdaroğlu getirdi. Yine CHP içindeki pek çok isim biliyor ki, Kılıçdaroğlu kimliğinin ve kişiliğinin gereğini yerine getiriyor. Evet, Kılıçdaroğlu kimlik siyaseti yapıyor!
* * *
Aslında açıkça ortaya çıksa, “Ben buyum” dese, böyle tutarsız bir görüntü de vermeyecek. Ama söyleyemiyor işte, sıkıntı burada! Halkın önünde farklı konuşuyor, kapalı kapılar ardında başka davranıyor. Durum bu olunca bir oraya, bir buraya savrulup duruyor.
Hatırlarsınız, CHP yıllar boyunca başkalarını “gizli ajandaları” bulunmakla suçladı. Bugün aynı değerlendirmeyi Kılıçdaroğlu için yapmak lazım!
Gazetelerden okudum, 19 Mayıs’ta gençlerle birlikte Anıtkabir’e yürüyecekmiş. Niye yürüyecek? Ne işi var Anıtkabir’de? “Dersim’de katliam yapıldı” diyen kendisi değil miydi? Atatürk’ü katliam yapmakla suçlamamış mıydı? Önceki gün, Atatürk’ün Cumhuriyetini hedef alan HDP’lilerle birlikte hareket etmedi mi?
Buna rağmen, Anıtkabir’e, Atatürk’ün ayağına gidiyor.
Çünkü Kılıçdaroğlu bu! Şartlar neyi gerektiriyorsa onu yapıyor. Öyle alışmış, öyle devam ediyor. Tutarsızlık ve çelişki yumağı haline gelmiş bir şekilde yuvarlanıp duruyor.