Kürsüye çıktı, “ben” diyerek başladı, “ben” diyerek konuşmasını bitirdi. Önce, CHP’ye yepyeni bir siyaset anlayışı getirdiğinden bahsetti. Sonra, yaptıklarını sıraladı:
“Tüzüğe ön seçim şartını ben koydurdum.”
“Üst üste iki defa kontenjan adayı olanların, üçüncü kez aday olamayacaklarına ilişkin hükmü yine tüzüğe ben koydurdum.”
“Parti içi demokratik yarış kültürünü yerleştirmek için 8 yıldır ben mücadele ediyorum.”
“Ben”ler devam edip gitti…
Ancak, “ben” kelimesini kendisi için değil, diğer CHP’liler için kullandığında tavrı tamamen değişti. Daha önce de birkaç defa yaptığı gibi onlara kapıyı gösterdi:
-“Ben yoksam parti de yok” diyen arkadaşlar, kapı burada, çıkıp gidebilirler.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Bey, çok önemli bir laf etti. “Parti içi demokratik yarış kültürünü yerleştirmek için 8 yıldır mücadele ediyorum” dedi. Üzerine basa basa bu mücadeleyi devam ettireceğini söyledi.
Sonra demokrasi anlayışı ile ilgili ipuçları verdi. Halkın oyları ile seçilip, onların sözcülüğünü yapması gereken milletvekillerine yüklenmeye başladı. Kişisel iradelerini hiçe saydığını herkesin önünde ilan etti…
Milletvekillerine devlet memuru gibi konuşma yasağı getirdi!
Aynen şu ifadeleri kullandı:
“Ben milletvekili seçildim, istediğim kanala çıkar konuşurum… Konuşamazsın arkadaş. Bugüne kadar ses çıkartmadım.”
Bitmedi, bu kadarla da kalmadı. Ardından tehditler geldi. Alışık olduğumuz üzere, Kemal Bey yine kapıyı gösterdi:
“Bundan sonra izin almadan çıkıyorsa, kusura bakmasın bu partide yeri yoktur. Örgütün önünde söylüyorum bunu.”
İşte, Kemal Bey’in CHP’de yerleştirmeye çalıştığı “demokrasi kültürü” bu!..
Milletvekilleri, ilkokul çocukları gibi parmak kaldıracaklar. Herhangi bir konuda fikir beyan etmek ve söz söylemek için Kılıçdaroğlu’ndan izin alacaklar! Bunun da adına “parti içi demokrasi” denilecek!
Yıllardır gazetecilik yaparım, siyasetçileri yakından izlerim. Hiçbir siyasi parti genel başkanından böyle bir açıklama duymadım. Milletvekillerine “Bana sormadan ağzını açamazsın” diyen parti yöneticisine rastlamadım. CHP’nin kültüründe de yok böyle bir anlayış.
***
Kemal Bey, yıllarca MHP fikriyatına “faşist” suçlaması ve yaftalaması yapan gelenekten gelen bir isim. O yüzden Alparslan Türkeş’ten bir örnek vereyim. Belki Kılıçdaroğlu’nun demokrasi anlayışına bir ufuk açar. Belki kendisine bir faydamız dokunur…
Türkeş’in eşi Muzaffer Hanım vefat ettikten sonra MHP’nin Genel İdare Kurulu toplandı. Liderlerinin yeniden evlenmesi gerektiği kararını aldı. Bu karar kendisine tebliğ edildi. Türkeş de Genel İdare Kurulu’nun talebi üzerine Seval Hanım’la ikinci evliliğini yaptı.
Bir yanda parti yöneticilerinin ve milletvekillerinin görüşlerine bu kadar önem veren bir Alparslan Türkeş var, diğer tarafta onlara “Konuşursanız kapının önüne koyarım” diyen bir Kemal Kılıçdaroğlu!
Hep birlikte düşünelim şimdi!..
Kim faşist, kim demokrat? Kim diktatör, kim değil?
Demek ki, lafla demokrat olunmaz. Ziya Paşa’nın dediği gibi, “ayinesi iştir kişinin” lafa bakılmaz.
***
Şahsen hiç yadırgamıyorum Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu tavrını ve sözlerini. İlk değil bu söyledikleri, daha önce de kafasının ardındakileri ortaya koymuştu. Türkiye, CHP TBMM Grup Toplantısı’nda bağırarak bir partili kovduğuna bile şahit olmuştu.
Başkalarına “diktatör” derken, kendisinin CHP içinde nasıl bir yönetim hedeflediğini ve uyguladığını biliyoruz biz. Geçmişte yaptığı açıklamalarda Muharrem İnce gibi isimler de kamuoyunun önünde defalarca dillendirdi gerçekleri.
Ben, olayın başka bir tarafına takıldım: Kemal Kılıçdaroğlu’nın o konuşmada milletvekillerine hitaben dile getirdiği “Konuşamazsın arkadaş, izin alacaksın” sözleri, çılgınca alkışlandı. Herhangi bir tepki göze çarpmadı. O konuşma sırasında, ya da ardından “Bir dakika dur, ne diyorsun sen” diyen de çıkmadı.
Sırra kadem bastı CHP içindeki demokrasi şampiyonları.
Kayboldu ortadan CHP’nin sahte kabadayıları.
“Dur bakalım Kemal Bey, ne diyorsun sen? Biz milletvekiliyiz, emir eri değil!” diyen bir Allah’ın kuluna rastlanmadı.
Elbette Kemal Bey’in ağzından çıkan o sözler, demokrasi açısından son derece vahim ifadeler. Ancak, o sözlerden daha vahimi de CHP’nin içine düştüğü bu durum olsa gerek!