Fazlaca bir süre kalmadı, randevu 16 Ekim’de. Olimpiyatların ardından İspanya ile bir defa daha yarışa giriyoruz. Bu defaki seçim, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin geçici üyeliği ile ilgili.
Türkiye, 2015-2016 yılları için konseyin geçici üyeliğine aday. Biliyorsunuz, 2009-2010 yılları arasında bu görevi yapmıştık. Diğer aday ülkelerden biri İspanya, öteki de Yeni Zelanda. 16 Ekim’de bu üç adaydan ikisi seçilecek. Biri ise elenecek. Yeni Zelanda banko. Çünkü rakibi yok, desteği ise çok. Biz ise, Avrupa kontenjanından seçileceğimiz için İspanya ile yarışmak zorundayız. Olimpiyatlar için yapılan oylamada İspanya’yı geçememiştik. Şimdi, yeni bir deneme daha yapacağız.
İşimiz yine zor…
Çünkü, eskiden blok olarak oy kullanan ve Türkiye’yi destekleyen Araplar kıvırıyorlar. Başta da Mısır var. Diğerleri ise, “Arap Baharındaki” tavrımızdan dolayı korkuyorlar. Çünkü, koltukları tehlikede. Eğer, Arap ülkelerindeki halk direk olarak oy kullansaydı, işimiz oldukça kolaydı. Ancak, halkın Türkiye sevgisi yönetimlerde yok.
Batıda ise, karşımızda “Avrupa dayanışması” yer alıyor!
* * *
Aslında, normal şartlarda Türkiye’nin seçime gerek kalmadan o koltuğu kapması gerekli. Türkiye’nin bölgesel etkisi ve Madrid ile Ankara arasındaki sıklet farkı, öyle olmasını gerektiriyor.
Gelin, iki ülkenin durumuna tek tek bakalım…
İspanya, Birleşmiş Milletler’e ne verebilir?
Hiçbir şey. Medeniyetler İttifakında, İspanya ile eş başkanız. Tek öne çıkan artısı bu. Bunun dışında başkaca bir özelliği yok.
Eksileri ise çok…
İspanyollar, Avrupa’daki pek çok ülke gibi ekonomik krizle boğuşuyorlar. Kendi içlerinde ciddi sayılabilecek problemleri var. Uluslar arası toplum üzerinde fazlaca ağırlıkları yok. Sadece güzel futbol oynuyorlar. Türkiye ile karşılaştırıldıklarında öne çıkan en önemli özellikleri bu.
Peki Türkiye öyle mi?
Elbette değil. Biz halen BM arabuluculuk misyonunda başkan konumundayız. Doğu ile batı arasında son derece önemli bir köprüyüz. Ekonomimizde problem yok, büyümeye devam eden bir ülkeyiz.
Uluslararası topluma verecek o kadar çok mesajımız var ki:
1)Son rehine operasyonunda da görüldü ki, Türkiye bölgesinde son derece etkili bir ülke. Ortadoğu’da Türkiye’siz bir barış olmaz, olamaz.
2) Kıbrıs’ta da durum aynı. Garantör ülkeyiz ve adada bir barış sağlanacaksa, Türkiye’nin de buna “evet” demesi gerekli.
3)IŞİD sorunu kapıda ve giderek daha karmaşık bir hale geliyor. Bu sorunun da Türkiye dışlanarak çözümü imkansız gibi.
4) Suriye konusunda haklı çıktık. Suriye’deki problem çözülecekse, içinde Türkiye’nin de bulunması şart.
5) NATO, Afganistan’dan çekiliyor. Ama biz orada kalacağız ve komuta da Türkiye’de olacak. Zaten tarih boyunca Afganistan’daydık. Bölge ile geçmişe dayanan önemli bağlantılarımız var. Ayrıca, Afgan askerlerini biz yetiştireceğiz.
6) Ukrayna burnumuzun dibinde, komşumuz. Kırım Tatarları dolayısıyla orada da bir ağırlığımız bulunuyor.
7)Pakistan sıkıntılı. Herkes biliyor ki, Pakistan’da sözü en fazla geçen ülke Türkiye.
8)NATO üyesiyiz ve aynı zamanda Müslümanız.
9) Sadece Asya ve Avrupa’da değil, Afrika’da da varız. Çin’in ardından bölgedeki en büyük ağırlık bizde.
* * *
Türkiye’nin, bölgesinin bütün uç sorunlarında yapabilecekleri ve üstlenebilecekleri var. Özelikle Ortadoğu’da oldukça etkiliyiz. İspanya ise, etkisi çok sınırlı olan bir ülke. Eskilerin değimiyle Ankara ile Madrid, kabil-i kıyas bile değil. Aralarında büyük sıklet farkı bulunuyor.
Bu kadar özelliğe ve etkiye rağmen seçilemezsek çok ayıp olur!
Gerçekten ayıp olur; ama bu ayıbı hep yapıyorlar. Çünkü, işin içine futboldaki gibi “hakem oyunları” giriyor!