FAS
İslam Dünyası karmakarışık. Bir yanda DEAŞ, Boko Haram gibi sapık İslam yorumları, diğer tarafta mezhepsel, etnik çatışmalar. Ve bunlardan yola çıkarak, toptancı bin yaklaşımla Müslümanları suçlayan İslam karşıtlığı cephesi…
Bu gelişmeler, sadece bizleri rahatsız etmiyor. Hıristiyanlar arasında da çözümler arayanlar var. Bir süre önce Makedonya Cumhurbaşkanı İvanov, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a, bazı çözüm önerileri sundu. “Üsküp’te bir Osmanlı eseri var” dedi:
-Orayı onaralım, bir merkez oluşturalım. Bu, Hıristiyan dünyasına önemli bir kapı olur. Ben de Cumhurbaşkanlığını bıraktıktan sonra bu konuda çalışmalar yapabilirim. Medeniyetler ittifakının Makedonya ayağını üstlenebilirim.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş’la birlikte bir süredir Fas’tayız. Aynı sıkıntı Fas’ta da gündeme geldi:
“Medeniyetler arası çatışmları nasıl önler, İslamofobi’nin önüne nasıl geçeriz?”
Özelikle İslamofobi’ye karşı ortak programlar yapılmasının üzerinde duruldu. Berlin, Londra ve Paris gibi Avrupa başkentlerinde, iki ülkenin birlikte faaliyetler düzenlenmesi kararlaştırıldı.
Kurtulmuş, “Medeniyetler ittifakı projesinin uluslararası bir kimliğe bürünmesi gerekir” dedi:
-Mesela, BM bünyesinde UNESCO benzeri bir yapıya kavuşturulabilir.
* * *
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, önemli bir noktaya da dikkat çekti:
-Bölgemizde ve dünya üzerindeki etnik ayrışmalar ve çatışmaların önlenmesi açısından, bizim çözüm sürecini çok önemsiyorum.
Çözüm sürecinin, sadece bizdeki 30 yıllık çatışmayı sona erdirmeyeceğini söyledi. Bir başka faydasına daha vurgu yaptı:
-Bütün İslam ülkeleri ve hatta Ukrayna için “Çatışan insanlar ortak bir kimlikte buluşup barış sağlayabilirler” umudunu oluşturacak.
Bu noktada Kurtulmuş’a, seçim öncesi yapılan sert açıklamalar ve yer yer gelişen provokasyonları sorduk…
Sorumuza, “Çözüm sürecinin sahibi ve muhatabı kim?” sorusuyla cevap verdi:
-Evet, devletin, örgütün ve HDP’nin etkileri elbette var. Ancak, sonuçta bu işin sahibi de muhatabı da milletin kendisi. Eğer millet benimsemeseydi, zaten süreç ilerlemez ve bu noktaya gelmezdi.
Bu arada, HDP’ye de bir çağrıda bulundu:
-Çözüm süreci, seçim kampanyasının bir malzemesi olarak kullanılmamalı. Kimse siyasi rant peşinde koşmasın.
* * *
Son günlerde “Çözüm Süreci” ile ilgili çeşitli açıklamalar yapılıyor. Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasına kadar oldukça yüksek beklentiler ortaya konuluyor…
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş ise, İmralı ile yapılan görüşmeler sırasında, özerklik, bağımsızlık ya da Öcalan’ın serbest bırakılması gibi konuların gündeme gelmediğini söyledi.
Kurtulmuş, “Yüzde 80 bitti, geriye yüzde 20 kaldı” dedi:
-Ama en zor kısmı da burası. Gerginlikler, provokasyonlar olabilir ama süreç devam edecektir.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Çözüm Süreci’nin siyasi olduğu kadar insani olduğunun da altını çizerek, peş peşe uyarılar yaptı:
-30 yılda bu noktaya geldik. Allah muhafaza bir daha silahların ateşlendiği, bombaların patladığı günlere yeniden dönersek, bir 30 yıl daha buradan çıkamayız. Bu Kürtlerin de yararına olmaz. Burada herkesin dikkatli davranması lazım.
Kurtulmuş, HDP’ye de “Barajı aşmanın formülünü” verdi:
-Aslında barajı aşmanın yolu HDP seçmeni tarafından 10 Ağustos’ta gösterilmiştir. Silahı tamamen toprağa gömme iradesinin sahibi olurlar ve bir Türkiye partisi olarak kendilerini organize ederlerse, niye yüzde 10 barajını aşmasınlar.