TBMM’nin 23 Nisan Resepsiyonu’nda Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç yoktu. Buna karşılık, dün sabah Anıtkabir’deki törenlere katılmıştı.
Neden Meclis’te yoktu?
Belli ki bir tavır ortaya koymuştu. Çünkü bir süredir Haşim Kılıç ile Yürütme arasında soğuk rüzgarlar esiyor.
İyi güzel de, TBMM kendisini ortaya Haşim Kılıç olarak değil, Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatıyla davet etti. Ayrıca TBMM, yürütmenin bir organı değil. Orası Milletin Meclisi, Milli İrade’nin tecelli ettiği yer.
Atatürk, bundan 94 yıl önce ne demişti:
BU YAZIYI SPİKERDEN DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
“Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu milletin başında hiçbir kuvvet, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır, o da milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”
Aradan 94 yıl geçti. Türkiye’de halen “Millet iradesinin” ne olduğunu anlayamayanlar var. Mevcudiyetini millet iradesine borçlu olanlar, o iradeye tavır koyabiliyorlar!
Olacak, kabul edilebilecek iş değil!
***
Artık Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nı halk seçecek. Vatandaş sandığa gidecek, “Benim cumhurbaşkanım şu olsun” diyecek. Tepede ise, “O olur, bu olamaz” türünden tartışmalar var. Farkında değiller herhalde. Bu ülkede cumhurbaşkanının kim olacağını belirlemek, artık onların işi değil. Bu, halkın bizzat yerine getireceği bir görev.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda çok ağır ifadeler kullandı. Başbakan Erdoğan’ın, bu ülkede Cumhurbaşkanı olamayacağını söyledi. Esip gürledi.
Aklıma MHP’nin koalisyon ortağı olduğu 57. Hükümet geldi. O günlerde Başbakan Ecevit’in eski bir hayali depreşmiş, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer’i, Cumhurbaşkanı Adayı ilan etmişti. Üstelik koalisyon ortağı MHP’nin görüşünü almadan bunu yapmıştı.
Koalisyon ortaklarından Mesut Yılmaz, hemen “hayhay” dedi. MHP’de ise homurtular yükseldi. Çünkü MHP ile Ahmet Necdet Sezer arasında kan uyuşmazlığı vardı. Ama yapacak bir şey yoktu. Kendi partisi içinden çıkan Sadi Somuncuoğlu’nun adaylığını kaba kuvvetle engelleyen MHP, Ecevit’e teslim olmak zorundaydı.
Muhalefetteki Tansu Çiller de “olur” deyince, Sezer’in önünde hiçbir engel kalmadı. Tereyağından kıl çeker gibi Çankaya Köşkü’ne gidip oturdu. Sözün kısası, dört kişi destek verdi. Ahmet Sezer Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi milletin destek vereceği isim Cumhurbaşkanı olacak. Ama kazan kaldıran kaldırana… İlginçtir, millet iradesiyle gelip TBMM’ye girenler, şimdi millet iradesinin karşısına dikiliyorlar. Aslında kendi varlıklarıyla çelişkiye düşüyorlar!
***
Sezer seçildi, Çankaya Köşkü’nde icraatlara başladı. İlk, “eyvah” diyen, “ah, vah” eden MHP oldu. Devlet Bahçeli, bizzat bana Sezer’in rektör atamalarıyla ilgili sert bir açıklama yaptı.
Yine Sezer’in cezaevindeki DHKP-C’lileri affı sırasında MHP’liler hop oturup hop kalktı. MHP içindeki tepkiler, her seferinde parti yönetimi tarafından bastırıldı.
Kimdi Ahmet Necdet Sezer? Birkaç yerde hakimlik yapmış, ardından Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na seçilmişti. Vatandaşa sorsanız, Cumhurbaşkanlığına adaylığı ilan edilene kadar pek adını bilen de yoktu.
Ama birkaç lider anlaştı, Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi, Cumhurbaşkanı’nı halk seçecek. Dün sözde halk adına bu yetkiyi kullananlar itiraz ediyorlar. Belli ki “halk” denilen kitleler, onlar için kendilerini Meclis’e taşıyana kadar kutsal ve önemli!
***
Bir başka garabet de mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün durumuyla ilgili olarak yaşanıyor. Belli çevreler, Erdoğan ile Gül’ü birbirine çarpıştırmak için çırpınıp duruyorlar. Çevreyi bir Abdullah Gül sevdası sarmış ki sormayın…
Peki kim bunlar?
Dikkatlice bakıp geçmişi de düşündüğünüzde kim olduklarını görürsünüz. Dün “Abdullah Gül Çankaya’ya çıkmasın” diyenler, bugün “Gül’den iyisi olmaz” diye çırpınmakta!
Gariplikler yumağı dört bir yanı sarmış durumda. İşte bu yüzden birilerinin kendilerine gelmesi için bunları iyice silkelemesi gerekiyor.