'Potemkin Zırhlısı', 'Dövüş Kulübü', 'Büyük Diktatör' gibi eşsiz filmler ahlaki çöküşü anlatır ve sistemle dalga geçer. Bir televizyon programında bir kadının 'adıyla' dalga geçen erkekler acaba hangi çöküşün kahramanlarıdır?
Ahlaki çöküş temalı filmleri severim ben. Favorim 'Satyricon'dur. 1969 İtalya - Fransa ortak yapımı fantastik bir filmdir 'Satyricon'. Senaryosunu Federico Fellini'nin yazıp yönettiği film Neron'un çağdaşı Romalı satirik yazar M.S 50'lerde yaşayan Petronius'un ünlü eseri 'Satyricon'un oldukça serbest bir uyarlamasıdır. Şiir ve düz yazının bir karışımıyla kaleme alınmış bu bölük pörçük ve bir kısmı yüzyıllar içinde yok olmuş Latince eser Hıristiyanlık öncesi Roma'da eşcinsel bir çiftin maceralarını anlatırken arka planda da Roma'nın o devirdeki zevk ve sefahat düşkünü insanlarının gündelik yaşamlarına ışık tutar. Yıllar önce Ankara'da seyretmiştim, hayran kalmıştım Fellini'ye...
Ustanın kulaklarını son günlerde iyiden iyiye çınlatır oldum zira ahlaki çöküşü artık eskisi kadar iyi anlatabilmiş olduğuna inanmıyorum. Bir eşcinsel çiftten yola çıkarak, durum komedisinden de faydalanarak işin kolayına gittiği kanaatindeyim...
Fellini usta yaşasa ve Beyaz TV'de yayınlanan 'Derin Futbol' programını seyretseydi geçen hafta...
Konuk olmasını falan geçtim, sadece seyredebilseydi acaba bir kadın gazeteciyle dalga geçen erkekleri gördüğünde ne derdi?
Yine 'Fight Club-Dövüş Kulübü' favorilerim arasındadır. Chuck Palahnuik romanından uyarlanan filmde tüketim toplumuna bir eleştiri ve sistemin dayattıklarına isyan vardır. Sinema tekniği açısından kusursuz denebilecek filmde Brad Pitt ve Edward Norton oyunculuk adına müthiştirler.
'Derin Futbol' programında yayın akışına kendini kaptırarak bir kadının arkasından konuşan ve sarf edilen basit cümlelere gülenler kadar iyi oynadıklarını söylemiyorum elbette.
Chaplin'i anmadan sistem eleştirisinden bahsedilebilir mi? 'Moden Zamanlar'da sanayileşme ve fabrikalar 'ti'ye alınır. Hitler dönemine ait eleştirilerin doruğa çıktığı 'Büyük Diktatör'e ne demeli?
İyice eskiye gitmişken, yine okul döneminde seyrettiğim ustalar ustası Eisenstein imzalı 'Potemkin Zırhlısı'na da değinmeliyim diye düşünüyorum. Çarlık Rusya'sının geri zihniyetli idarecilerinin anlatıldığı filmde, bir savaş gemisinde çürüyen ve içinde kurtlar oluşan etleri yemeyi reddeden askerlerin kurşuna dizilmesi söz konusudur.
DERİNLİK SEBEBİ ESKİ HABERLER
'Derin Futbol' programına telefonla bağlanan Futbol Federasyonu eski Asbaşkanı bir işadamının, gazeteci Lube Ayar'a neden hakaret ettiğine bir bakmak lazım. Bir zamanlar Sedat Peker'le olan telefon kayıtlarını Milliyet Gazetesi'nde haber yapan gazeteci Lube Ayar'a dava açar işadamı... Sanırım nefret buradan başlamaktadır. İşadamı, spor programında Lube Ayar'dan kimsenin anlam veremediği bir biçimde 'kayganlaştırıcı krem' diyerek bahseder... İnsanın fikri neyse zikri de odur demek geliyor içimden ama objektif olarak yazmaya devam etmek adına öyle demiyorum; programdaki diğer erkeklerin gülmelerine sebep olur bu benzetme. Bir tanesi 'Durun yahu bizim de kızımız var' diyecek olsa da, ortam Fellini'nin 'Roma'sına dönüşmüştür. Öyledir ki böyle zeminler herkesi birbirine benzetir, en aklı başında görünen 'Fenerbahçe Başkanı'yla ilişkisi varmış diye de duydum' deyiverir.
Eski Asbaşkan, kadın gazeteciyi Fenerbahçe Başkanı'ndan para almakla da suçlayarak başyapıtı noktalar...
Sinemadan çıktığınızda eliniz ayağınız buz kesmiştir, arkadaşlarının etlerini yiyerek hayatta kalan bir grup uçak kazası mağduru anlatılmaktadır 1993 yapımı 'Alive'da... Kimse gülmemektedir, çöküş utanç vesilesidir çünkü... 'Keşke onun Fenerbahçe'yi sevdiği gibi/kadar herhangi bir şey sevebilseydim' dediğim Lube Ayar'ın anne ve babasının döktüğü gözyaşını hangi işadamı veya program yerine koyabilir merak içindeyim; 'Derin Futbol' mu?
Haftalık...
- Bayıldım bu açıklamaya: 250 halvetten daha iyisi nedir? Tabii ki, sevgiliyle sarılıp televizyon seyretmek! İmza: Bülent Ersoy.
- Buna daha da çok bayıldım. 'Kusura bakmayın ama bana hiç inandırıcı gelmedi söyledikleriniz Bülent Hanım'. İmza: Almula Merter.
- Gazetede bir haber okudum 'Şirketlerde yatak odası açılacak'. Haber ekonomi sayfasındaydı ve firmaların en küçük sırlarına kadar ifşa edileceği üzerineydi. Bir tek ben mi acaba 'Oh ne güzel, akşamüstü uzanıp kestirebilecek insanlar. Kebap valla' gibi algıladım okuyunca.
- Erkekler esprili kadınları sevmiyormuş. Şöyle düzeltelim, erkek kendinden komik kadın sevmez. Sakın ola sevdiceğinizin yanında sıkı espriler yapmayın. Hatta adamcağız saçmalasa bile kahkahalarla gülün, en komik sensin deyin.
- Orhan Pamuk'un sevgilisi olduğu iddia edilen Karolin Fişekçi neden durmadan açıklama yapıyor, neden bu kadar antipatik, neden erkekler esprili kadınları sevmiyor da saçmalayan kadınları seviyor...
El yapımı hayvancıklar
Didem Eren'le tanıştım Ankara'da, bin yıllık arkadaşım Alper Kınalı'nın ofisinde çalışıyor. Zarif, naif, tatlı, zayıf, çalışkan bir kız. Bir yıldır yaptığı çantaları, elbiseleri, tişörtleri, yastıkları internetten satıyormuş. Kullandığı figürler çoklukla kedi, köpek ve minik kız çocuğu. Facebook'tan seçip, satın alabilirsiniz.
Aldığı parayı hayvan bakımı ve barınakları için harcadığını da eklemeliyim, dedim ya Didem şahane bir kız. Geçen yıl dayak yemiş, ölsün diye çöpe atılmış bir golden retriever'ı tedavi ettirmiş. Alper de sahiplenmiş, adı 'Rakı' ve sıcacık bir yuvada sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşıyor... Didem'den Golden Retriever'li tasarımlar bekliyorum. Birbirinden güzel tasarımlar için adres: facebook.com/madebydido