Bir süre önce 'Homo Sapiens'ten bozayıya' başlıklı bir yazı yazmış ve erkeklerin ilişkideki değişimlerini anlatmıştım. Geçenlerde kız arkadaşlarımla sohbet ederken konu sadakate geldi ve özel istek üzerine bozayıların kulaklarını bir daha çınlatmak istedim.
Kadınlar tuhaftır, anlaşılmazdır, acımasızdır ama sadıktırlar; nefret etseler de erkeklerini pek kolay aldatmazlar. Bunun sebebini tartıştık kendi aramızda geçen gün ve şahane bir sonuca vardık; kadınların yeni bir boz ayıya tahammülleri yoktur da ondan! Hayat her zaman filmlerdeki gibi olmuyor, 'Sadakatsiz-Unfaithful' filminde çok sevdiğim yönetmen Adrian Lyne, Richard Gere gibi 'taş' bir kocası olan 'şaşkın' Diana Lane'i 'aldatan kadın' olarak gösteriyordu. Kadınların kocalarını aldattıkları film sayısı çok azdır, 'Sadakatsiz' bu anlamda doğru bir örnek olsa bile pek inandırıcı değildir. Ancak dedim ya hayat filmlerdeki gibi değil, gerçek hayatta kocalar Richard Gere'e hiç benzemiyor, hele bizim topraklarda.
Konu Richardcığımız ve onu aldatan 'şapşal' karısı değil, konu gerçek hayatta aldatma söz konusu olunca kadının neden matematiksel olarak erkekten daha küçük rakamlardan oluşan bir grafik çiziyor olduğu! Bir nevi başarısızlıktır bu bana göre, bilimsel olarak da kanıtlanmıştır ki, kadın aldatıyorsa yüzde yüz haklıdır. Kadın bekler, en haklı duruma gelene kadar bekler, sabreder, sessiz kalır, çaktırmaz ve en nihayetinde yaptıysa vicdanen asla rahatsız olmayacağı bir noktadadır...
Bir bozayı ile evli olan kadın için iki seçenek vardır, ya bu ayıyı gütmeye devam edecektir ya da aldatacaktır. Bozayıdan muzdarip her kadının aklından geçmiştir, 'ah keşke beni anlayan bir yarim olsa, ah keşke şu bakkal beni kaçırsa, ah keşke annemi dinleyip de muhtarın oğluna varsaydım, ah keşke imkan olsa da muhtarın oğluyla bir buluşsam'...
Kadınların aklından geçer bu düşünceler, bana inanın. Muhafazakar okuyucu kızacaktır bana bu noktada, kızsın da, ancak fazla kızmadan cümlenin devamını beklesin; kadın erkeğini aldatmayacaktır ki!
KADIN ERKEĞİNİ ALDATMAZ, NEDEN?
Sadakat kişinin kendisiyle, karşısındakiyle ve 3. şahısla alakalı görünse de kavram olarak çok çetrefillidir. Sadakat bir yandan da tamamen sadık olmak zorunda kalan kişinin sorunudur, yani tek yönlüdür. Kız arkadaşlarımızla yaptığımız sohbette vardığımız sonuç aynıydı: 'Kadın, erkek kadar rahat ve bir çırpıda aldatmıyorsa, hayatına bir 'ayı' daha sokmak istemediği için aldatmıyordur'.
Kocasından şikayetçi bir arkadaşım anlatmıştı. Evliliklerinin sadece 2. yılındaydılar, konuşamaz, sohbet edemez, dertleşemez hale gelmişlerdi. Oysa 'sevişerek' evlenmişlerdi, aşık olmuşlardı. Adam bildiğiniz bozayı çıkmıştı, zamanla kadını sindirmeye, beğenmemeye başlamış, her hareketini eleştirir olmuş, haliyle aynı evde yaşayan iki yabancı haline gelmişlerdi. Kavgalar sıklaşmış, kavga boyutları hakarete ve küfre varmıştı. Kız arkadaşım kocasından soğumuştu, adam da onun soğukluğuna karşılık vermişti. Aynı evde yaşamaya, aynı yatakta yatmaya devam ediyorlardı. Ancak bence en önemli sorunları sevişmemeleriydi. Ayda birden, 2 ayda bire düşmüştü 'meşk' sayıları, kız arkadaşım 'Artık dayanamayacağım, beni arzulamıyor. Birkaç kere sevişelim dedim, oralı bile olmadı. Ben kocamı aldatacağım haberin olsun' demişti. Aldatmalıydı da, daha doğrusu o adamdan ayrılmalı ve huzura kavuşmalıydı. Ayrılmadı, her defasında 'Ben aldatacağım bu adamı' dedi ama aldatmadı.
Nihayet ağzındaki baklayı çıkardı, 'Biriyle tanıştım geçenlerde, kafama koymuştum ya aldatmayı. Sonra düşündüm; sevişene kadar bana kur yapıyor sonra bu da ayıya dönüşecek. Ben bir ayı ile uğraşırken iki ayı olacak etrafımda. Tahammülüm yok başka bir erkeğe, iki dakikalık zevk için bir de'...
Kocasından ayrılmamakta haklı mıydı bilmiyorum ama aldatmamakta çok haklıydı. Her eve bir ayı yeter, ha kadın 'ayı terbiyecisidir' o ayrı. Bir ipte 3 ayı oynatan o kadınlara da saygımız sonsuzdur...
Bir küçük Hülya var Hülya'dan içeri...
Hülya Avşar'ın içinde bir kız çocuğu var biliyorum, Helin'den de küçük Zehra'dan da, minicik. Kızdığında, öfkelendiğinde ortaya çıkıveriyor. Hatırlayın, bir yolculuktan dönerken havaalanında elindeki oyuncak ayı ile poz vermişti (yine ayıya geldi konu), 'Kaya ile yeni çocuğumuz' demişti. O dönemde ayrılmak üzereydiler ve küçük Hülya öylesine konuşuvermişti. Küçük Hülya Ricky Martin'in poposunu da ellemişti. Tarkan'a da haklı olarak kızdı küçük Hülya, 'Pis çocuk, kaka çocuk, benimle oynamadı' dedi kendi dilinde; '1 metrelik adam' derken, yoksa büyük Hülya bilmiyor mu boyutun değil de, işlevin önemli olduğunu! Ya da bir metrelik bir cümlenin kilometrelerce konuşulacak kadar uzun olabileceğini, bal gibi biliyor...
HAFTALIK
- Öneri: Dolce'den pasta yemediyseniz henüz kendiniz için iyi bir şey yapmadınız derim. İki buçuk aydır tatlı yemeyen biri olarak Dolce'ye gitmek, tezgahın altına saklanmak ve günlerce çıkmamak istiyorum. Kandilli'de de şube açmışlar. Şubeyi de ödüllü mimar Çağlayan Tuğal dekore etmiş... Hem göze, hem gönüle, hem mideye hesabı...
- Öneri: Babalar Günü yaklaşmakta, işinizi son güne bırakmayın. Babanıza şık, spor ve eğlenceli bir hediye alın. Giymese de, tarzı olmasa da, genç bir hediyeye sevinecektir, emin olun. Anneler bir tanedir, baş tacıdır elbette ama babalar en çok ihmal edilendir ailelerde. Ona 'Sen dünyanın en yakışıklı babasısın' deyin. Kızlarından böyle bir iltifat duymak hoşlarına gider ama erkekler babalarına nasıl bir cümle kurmalı bilemedim!
- Öneri: Devir imaj devri madem şarap ismi böyle olmalı, Sexy Beast... Kanyon Obika'da tadabiliyor veya satın alabiliyormuşuz, şaraplar Avustralya'dan ve dünyanın en iyileri arasında ilk 10'daymış. Kanyon'u sevmek için bir neden daha buldum. Şahane...