25 Ocak 2013 Cuma
Okuduğun kitabı söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim
Kitapçılarda alışveriş yapanları incelemek gibi bir saplantım oluştu son günlerde. Aldığı kitaba göre karakter tahlili veya görüntüsüne göre hangi kitabı almış olabileceği üzerinden fikir yürütüyorum. Başarılı oluyor muyum? Zaman zaman. Kadın 20’lerinde, bilmiş bilmiş ve kısık gözlerle bakan, dar jean ve topuklu bot giymiş, seksi, hafif gergin biriyse ‘Süper Zeki Bir Kadının Über Salak Hikayesi’ veya fazla feminen, bolca makyajlı, çantasını dirseğine takmış biriyse ‘Falan Filan’, 42 beden skinny jean içinde zorlanarak yürüyorsa ‘60 Günde İdeal Vücut’ diyorum; bir şekilde tutturuyorum. Aslına bakarsanız bu oyunu oynamak kolay, biraz kitap, biraz yazar bileceksiniz, insan tanıyacaksınız.
RENKSİZ BİR HAYATINIZ VARSA GRİYİ SEVERSİNİZ: Grinin Elli Tonu’nu, ilkin ABD vatandaşı da olan bir kız arkadaşımda görmüştüm. Orada çıkar çıkmaz almış ve okumaya başlamıştı. Çocukluk arkadaşımın elinde ‘Cin Ali’den bu yana bir kitap görmüşlüğüm yoktu. Aylık kadın dergilerine şöyle hızlıca göz atar, magazinden pek hoşlanır; kim, nerede, ne yapıyor bilir. Erotik bir anlatıma sahip olan ve büyük bir reklam kampanyasıyla satışa sunulan ‘Grinin Elli Tonu’nu koşa koşa almasının altında, uzun ve sürekli bir ilişki yaşamaması ve bir ilişki yaşasa da asla mutlu olamaması var diye düşünüyorum. Bir süre evli kalmıştı, kocasını seviyordu ama ölmesi için dua ediyordu! İlginç bir şekilde kitabı bana vermek istememişti “Kaybetme sakın” dediğini hatırlıyorum, nasıl baktıysam suratına “Tamam, tamam” deyivermişti sessizce. Yine bir arkadaşımda Türkçe’sini gördüm bir süre sonra. Ne ilginç tesadüftür ki, elinde bir defa bile kitap görmediğim ve ilk örnekte anlattığım kız arkadaşımla birbirlerine çok benzettiğim bir erkek arkadaştır kendisi. Seks hayatıyla ilgili bir fikrim yok, üç yıllık bir ilişkisi var. Kitabını almak istedim ve “Ne yapacaksın kitabıma?” diye sordu, alt tarafı Türkçe’sine bir göz atacaktım. Sevdim mi; hayır! Daha iyilerini ve daha erotiklerini okudum çünkü. Bu kitabı okuduysanız en son, ciddi bir sıkıntı probleminiz var demektir. Renksiz birisiniz muhtemelen, cinsel hayatınız kötüye gidiyor ve gitmeye devam edecek.
GENCİM, GÜZELİM VE KİTAP OKURUM DİYENLERE: İpek Ongun’un ‘Yoksa Hayat Gençken Daha Mı Zor?’ adlı romanı daha çok 50’lerinde kadınların ve erkeklerin ilgisini çekecek gibi. Gençken derken, gençliğin ne olduğunu hatırlamak için bir miktar yaşlı olmak gerekiyor. 40’larında biri “Ben gençken” diye başlayan cümleler kurmaz. Ancak erken yaşlanan veya gençliğini yaşarken “Neymiş bu zorluklar bir bakalım” diyen öngörülü kişiler de çıkacaktır mutlaka. Kitap kurtları da almayı ihmal etmeyecektir, şimdi olmazsa birkaç yıl sonra okurum diyene de rastlanabilir. Gencim, güzelim ve kitabı sevdim; yayınevi birinci baskıyı 50 bin yapmaz boşuna...
SU İÇSEM YARIYOR HOCAM!: ‘Karatay Diyeti’, her pazartesi “Diyete başlayacağım” diyen ve başlamayan; her pazartesi diyete başlayan ve salı günü bırakan veya hayat boyu diyet yapanların satın aldıkları bir kitaptır. Dolayısıyla büyük bir satış rakamına ulaşmıştır. Sadece kilolu olanlar değil, açlıktan nefesi kokanlar da bu kitabı aldılar. Karatay Hoca, “Sucuklu yumurta yiyerek zayıflayın” dedi ve kafaları karıştırdı. Yemeyen, içmeyen, 0 beden tutkunları için nasıl bir darbeydi bu? Tombul, neşeli ve parmaklarında henüz yediği mayonezli Ayvalık tostunun izi bulunan biri de zayıf, mutsuz, sinirli ve en son içtiği sebze suyunun tadı ağzını mayhoş yapmış biri de okudu, okudu, okudu. Sevdim ben, akılları karıştıran ve farklı cümle kuranları severim. Söz konusu fikir sahibi, şu anda korta çıksa Hülya Avşar’ı sayı vermeden yenebilecek bir müthiş isimdir ne de olsa...
AMAN YARIN KİMSELERE RANDEVU VERMEYİN: ‘Birand, Bir Ömür Ardına Bakmadan’, vefalılar, vefasızlar, yaşlılar, gençler, muhafazakârlar, liberaller; hepsi de bayıldı ve satın aldı. Mehmet Ali Birand’çılar bir yandan edebiyatın romantik çocuğu Can Dündar’cılar öte yandan kapıştı. Ustayı öte dünyaya yolcu ederken, sadece meraktan “Kimmiş bu adam aslında?” diye kitapçıya giden de oldu, her gece ekranda görmeye alışkın seyirci “Bari kitabına bakarız” diye de uzandı raflara. Sevdim çünkü işin içinde bilinmeyenler var ve Can Dündar anlatımı var. Dündar kitaplarını okurken, iç sesim aynı onun sesi gibi çıkıyor, ne tuhaf. Can Dündar kaçıyor içime, iyi de oluyor.
BEYNİM, MELEKLERİM VE BİZİM ÇOCUKLAR: ‘Beynine Format At’, meleklerle alakalı ne kadar kitap varsa satın alanlar, Barış Muslu’nun kitabını da aldılar. Ancak oradan buradan apartarak yazılan terapi kitaplarında bulduklarından çok fazlasıyla karşılaştılar. Büyük büyük laflar eden bir yaramaz çocuk görüntüsündeki kırmızı saçlı Muslu, iyi bir anlatıma ve kelime haznesine sahip. “Sağlık, mutluluk, başarı ve hedeflere ulaşmak için beynine format at” diyen birini reddetmemeli insan, bir şansa vermeli. Bakarsanız melekler de el atar bu çabanıza karşılık. Sevdim, hızlıca okudum, başucuma koydum.
FRAGMAN SAVAŞLARI
Televizyon programım ‘Sohbet Sokağı’nın teaser’ını hazırlayan Fehim Eren (ki müthiş bir gözü ve yeteneği olan bir arkadaşımdır, arkadaşım diye de söylemiyorum) ile ara sıra konuşuruz, sinema mevzularını. “Güzel yapamıyorlar, şu filmin fragmanını ben hazırlasaydım şöyle yapardım” deyince, dikkat etmeye başladım. “Çok güzel olmuş fragman” dediği filmler gişede sıkı iş yapıyor ve “Iıhhh” dedikleri çuvallıyor. Fehim “Aşk Kırmızı fragmanında kurgu açısından problem yok ama yazı kısımları daha iyi olabilirdi” dedi, Osman Sınav imzalı ‘Aşk Kırmızı’ için, film adım adım ilerliyor vizyon gününe doğru. Sınav’dan ‘sert’ bir film geliyor galiba. Tayanç Ayaydın’ın gözlerine bir bakın derim, bir oyuncu nasıl sevdayla bakar görün! Fragmanına hasta olduğum bir diğer film de ‘Mahmut ile Meryem’. Aras Bulut İynemli ve Eva Dedova oynuyor. Fragmana bakarak, “Şahane” demek mümkün. Bir dönem ve aşk filmi, üstelik ‘Türk filmi’ demezsiniz öyle sahneler ve güzel mekânlar var. Fragman hazırlayanlara bir kere daha teşekkür etmek lazım sektör adına, şimdiden iki ay sonrası için heyecan duymamıza sebep oluyorlar. Ve bence gişe için çok önemli bir işi üstleniyorlar.