Futbolun ekonomisi her yerde bozuk. Avrupa'da futbol düzeyi açısından en iyi beş lig İngiltere, İspanya, İtalya, Fransa ve Almanya ligleri. Ama İngiltere, İspanya, İtalya ligleri ve takımlar gerçek şirket gibi değerlendirilse idiler, bu üç lig de müflis sayılırdı.
Altyapıdan oyuncu yetiştirmeyen kulüplerin artık pahalı transferlerle ayakta kalması mümkün değil. Taşıma su ve borç parayla yapılan pahalı transferle ve toplama takımlarla, her yıl teknik adam da değiştirerek ayakta kalmak, dünyanın hiçbir yerinde artık olanaksız. Tersine altyapıdan çok sayıda kendi stili futbol oynayan futbolcu yetiştiren Barcelona karşısında dünyanın en etkili teknik adamı Mourinho ve yeni bir kadro ile silahlanmış Real Madrid bile duramadı. Çözümün aldı altyapı ve gençler!
Beşiktaş Gordon Milne döneminde altyapıdan yetiştirdiği oyuncularla 6 yılın üç yılında ülkenin şampiyonu olmuş, üç yılında da ikinci olmuştu. Galatasaray Avrupa'da kupa kazanırken takımın yarısı altyapıdan gelen oyunculardı. Altyapıya önem vermeyen ve pahalı transferlerle 'yıldız' oyuncu ile ayakta kalmaya çalışan Fenerbahçe'nin maddi sorunları da artık biliniyor. Milyonlarca doları harcayıp, borç altına girip toplama kadro kuran takımlarımız, Edirne dışında sopa yiyor! Bu yaklaşım Milli takımımızı da geri itiyor. Almancıların dışında Milli takıma yeni oyuncu bulamıyoruz!
Cumartesi günü Bundesliga'da Dortmund - Nürnberg maçı oynandı. Borussia Dortmund Nürnberg'i 2-0 yenerek ikinci Leverkusen'in de maç kaybetmesi sonucu bitime iki maç kala şampiyonluğunu ilan etti. Esas anlaşılması gereken B.Dortmund'un futbolunun ekonomisi. Dortmund'un 28 kişilik takımının 17 tanesi 22 yaş altında ve altyapılardan gelen sporcular.
B.Dortmund 101 yıllık bir takım. Ancak bu takım neredeyse sekiz on yıldır hiçbir dikkati çekecek başarıya ulaşamadığı gibi iflasın eşiğinden de dönmüştü. B.Dortmund geçmişte çok başarılı bir takımdı. Dortmund 1997 yılında Şampiyonlar Ligi'ni Juventus'u 3-1 yenerek kazanmıştı. 2002 yılında Bundesliga'da bundan evvelki son şampiyonluğunu kazanırken de, yedi yılda üç lig şampiyonluğu kazanmış bir takımdı. Diğer taraftan da UEFA Kupası'nda finale çıkmış ve finalde Hollanda takımı Feyenoord'a yenilerek ikinci olmuştu .
Ancak o günlerde B.Dortmund büyük bütçeli takımlarla yarışta öne geçebilmek için 'ölümcül' bir stratejiye geçmiş ve pahalı yabancı oyuncular transfer ederek özünden uzaklaşmıştı. Şampiyonlar Ligi'nde hedeflediği yere gelemeyen Dortmund, hızla iflasın eşiğine itilmiş ve kendini Bundesliga'nın dibine sürüklenir bulurken, 140 milyon dolar borç oluşmuştu.
Dortmund'un kurtuluşu yöneten lideri Hans J. Watzke 'Bir tek kuruş borç almadan maksimum sportif başarı ilkesiyle yola çıktık ve genç ve yetenekli altyapı oyuncularına çağdaş hızlı futbolu oynatmaya karar verdik!' açıklamasını getiriyordu.
Zaten Alman Futbol Federasyonu da 2000 yılında milli takımlarının da Avrupa şampiyonasında hırpalanması sonrasında 18 takımlı ligin altyapıya dönmesi ilkesini getirirken, takımların altyapı harcamaları 48 milyon dolardan geçen sezon 83 milyon euroya çıkmıştı.
Sonuçta Dortmund teknik adamı Jürgen Knopp 2008 yılında aldığı takımı hızlı çağdaş futbol oynar hale getirirken, genç forvetler Mario Götze ve Kevin Grosskreutz, orta alanda organizatör Nuri Şahin, savunmada Marcel Schmelzer gibi genç oyuncularla zirveye çıkıyordu. Takımın futbolu taraftarları memnun ettiğinden de kendi sahasında ortalama 76 bin taraftarla oynuyordu. Bu tüm Avrupa'da ikinci en yüksek taraftar sayısı. Bugün İnter Milan ve Real Madrid Nuri Şahin'i, Barcelona ve Manchester United ise Götze'yı kapmaya çalışıyorlar. Dortmund'un beş oyuncusu da Alman Milli Takımı'nda!
Bugün B. Dortmund altyapısına dayanarak oynadığı çağdaş ve hızlı futbolla, yeniden dünyanın 22'nci en çok gelir üreten takımı haline geldi, borç da yaratmıyor. 2009-2010 sezonunda ise borç yaratmadan 155 milyon dolar gelir yaratmış.
Artık öğrenmemiz gerekli ki, ikinci sınıf kalmamak, uluslararası rekabette yükselmek istiyorsak, emekliliği gelmiş yabancıları transfer yerine, altyapıya dönmemiz gerekir. Yoksa iflas edeceğiz. Taşıma suyla saadet olamıyor!