Aralık 2011 ayının son iki haftasıyla Ocak 2012 ayının ilk haftasında spekülatif kur oynaklığı, televizyon ve medya yorumcularının bazılarını dolar 2.20 TL olur, bazılarını döviz rezervi biter ve bazılarını da enflasyon da patlar gibi bilgi temeli olmayan tahminler yapmaya itmişti.
Merkez Bankası tabii insanların ve medya kurumlarının söylemlerine engel olmazdı. Ama kendi söylemlerini gündeme getirebilirdi. Türbülanslı süreç içinde Merkez Bankası üç konuda geleceğe dönük beyanatlar verdi, iddialı konuştu. Sonunda dedikleri çıktı.
Birincisi TL'nin bir süre sonra kaybettiği değeri geri kazanacağını açık ve seçik şekilde beyan etti ve dediği oldu. Ama dalgalanma daha uzun süre devam edecek tabii. İkincisi, Merkez Bankası kredide, büyümede ve cari dengede normalleşmenin yavaş da olsa geldiğini ve bunu yılın ilk çeyreğinde göreceğimizi belirtti. Dün ilan edilen dış ticaret verileri ödemeler dengesinde düzelmenin yolda olduğunu sinyalledi. Cari denge de yakında ilan edilir, o zaman daha güvenilir bir değerlendirme yapabileceğiz. Üçüncüsü Merkez Bankası artan kurlardan dolayı ve kurdan enflasyona gecikmeli geçişlilik nedeni ile enflasyonun da artış sergileyeceğini ama kısa sürede tersine döneceğini söyledi. Yılbaşında yükselen enflasyon şubat ayında aşağıya dönmeye başladı.
Tabii bu arada riskler de mevcuttu. Birincisi Avrupa Birliği başta Yunanistan olmak üzere sorunlu güney ülkeleri nedeniyle çözülme yaşayabilirdi. Anlaşma hasıl oldu. Bu bizim açımızdan önemli bir riskin bir süre ortadan kalkması demek. İleride neler olur bilemiyoruz. Ama bu bizim kontrolümüz altında olmayan bir konu ve biz sadece içeride önlem alabiliriz. Almaya da devam etmeliyiz.
Diğer taraftan petrol fiyatları da son dönemde kuvvetli artış sergilemişti. Tabii bu Suriye ve İran ile ilişkili ve ABD veya İsrail veya iki ortak bir askeri operasyon yaparsa sorun bölgemizde büyük tahribat yapacak bir kriz haline dönebilecek bir konu. Bizi de kuvvetle etkileme potansiyeli var. Ancak ABD Başkanı Obama'nın 'İran benim konum, seçime kadar da bu konuyu donduruyorum!' şeklindeki açıklaması ile yılsonuna, ABD seçimine kadar bizce ortadan kalktı. Tabii İsrail ne kadar itaatkar olur bilinmez. Ancak gerilimin devam etmesi petrol fiyatlarını çok yükseğe çıkardı. Geçmişte bu düzeyde petrol fiyatı oluşması dünyayı tümüyle yavaşlatacak bir faktör olarak ortaya çıkmıştı.
Bu konuda birçok petrol şirketi yöneticisi verdikleri beyanatlarda 'İlerde kötü şeyler olursa petrol fiyatı tutulamaz!' demekte ve bu görüşleri de medyada yer almakta. Ama diğer taraftan 29 mart tarihinde Finanacial Times'a beyanat veren, Suudi Arabistan (ve tabii başka bir bakış açısıyla OPEC) adına konuşan S. Arabistan Petrol Bakanı Ali Naimi der ki 'Şu andaki petrol fiyatı yükselmesi arz zayıflığından kaynaklanmıyor. Arz talep dengesizliği yok. Yani enerji piyasasında temel dengesizlik yok ve piyasa dengede. OECD ülkelerinin ticari stokları da yerinde. Şu anda tam 57 günlük petrol stoku kenarda bekliyor. Bu durumda bir arz yetersizliği sadece korkudan gerçekleşebilir. Suudi Arabistan'ın günlük üretim kapasitesi günde 12.5 milyon varil. Bu miktar şu andaki talep düzeyine göre çok büyük bir emniyet marjı içeriyor. Bugün doğacak herhangi bir risk ortamında gereken arzı piyasaya verme kapasitesine sahibiz ve gerekirse gerçekleştireceğiz. Bu tür desteği 2002 yılında Venezüella petrol grevinde gerçekleştirmiştik, 2004 yılında başta Çin olmak üzere gelişen ülkelerin artan talebini de karşılamıştık. Katrina fırtınası sorunu yaşandığında da devredeydik. Son dönemde Libya karıştığında da arzı sağladık. Üstelik unutmayın. Suudi petrolü nerede ise dünyanın tüm rafinerilerinde işlenmeye uygun bir ham petrol yapısına sahip. Ayrıca Rotterdam'da, Sıdi Kerir'de ve Okinawa'da yüzde yüz oranında hazır stok bulunduruyoruz. Özetle sorun arz talep dengesi değil, sorun siyasi ve psikolojik!'
Tabii bu beyanat korkuları dindirecek ve davranışlar değişecek demek değil. Ama artık kendi Merkez Bankamıza da güvenmek zorundayız.
Onlar enflasyon hedeflemesi ve dalgalı kur yaklaşımını artık katı şekilde kullanmadıklarını, enflasyon riskiyle finansal istikrar riski bir arada olduğu zaman hem dalgalı kurdan bir süre vazgeçerek kura müdahale edebileceklerini, hem de finansal istikrar için ve enflasyon kontörlü için sıkı para politikasını en esnek şekilde kullanacaklarını artık beyan ettiler ve uyguluyorlar. Ellerinde de cephane ve silah mevcut.
Peki Merkez Bankası'na neden bu kadar güveniyoruz? Çünkü bilgi ve enformasyon dozları, ekonomik analiz yetenekleri ve çözüme ulaşmak için kararlılıkları çok yüksek! Artık siz de inanmaya başlayın lütfen. Son haftada yaptıklarına dikkatle bakın!