1869 yılında Süveyş kanalı yapılmış, sonra çoğunluk hisseleri Fransızların eline geçmişti. Ancak Nasır döneminde 1956 yılında Mısır kanala el koymuştu. Fakat kanalın yapıldığı dönemde kanalın mevcudiyeti Britanya’nın deniz yolu ile dünya ticaretindeki hakimiyetine zarar vermekte idi. Diğer taraftan Almanya’nın 18 Ocak 1871'de resmen kurularak ortaya çıkışı, hem Osmanlı’da hem de tüm dünyada “Global siyaset” açısından yeni bir döneme yol açmıştı. Almanya ortaya çıkana kadar Rusya 'Dünya fatihi' İngiltere’nin çıkarlarına karşı temel tehlike olarak görülüyordu. Ama yirmi-otuz yıl içinde Almanya Rusya’nın yerini aldı ve Avrupa’daki 'saldırganlar' Almanya’yı göz önüne almak zorunda kaldılar.
Bu gelişmenin çeşitli nedenleri vardı. Almanya resmen kurulmadan evvel yani 19’uncu yüzyılın ortasında Britanya dünyanın toplam kömür üretiminin üçte ikisini üretiyordu. Britanya dünyanın toplam demir üretiminin yarısını ve çelik üretiminin de yüzde 70 kadarını üretmekte idi. Özet bir ifade ile Britanya tüm dünyanın dış ticaret konusu olan sanayi ürünlerinin yüzde 40 kadarını üretmekte idi. Dünyanın sanayi üretim kurulu kapasitesinin nerede ise yarısı Britanya’ya aitti.
Esas risk Rusya değil Almanya
Ancak 1870 yılına gelindiğinde Britanya’nın sanayi üretimi payı yüzde 32'ye düşmüştü. 1910 yılına gelindiğinde ise Britanya’nın dünya sanayi payı sadece yüzde 15’te kalmıştı.
Almanya’nın resmen kuruluşundan sonra denizyolu ile karayolu arasında bir rekabet başlamıştı. Britanya’nın deniz üzerinden naklettiği asker ve silahlar yerine varmadan çok evvel trenle nakledilmeye başlanan Alman asker ve cephanesi demiryolu ile erkenden hedefe varmakta idi. Bu durumda The Economist dergisinin o zamanki editörü Walter Bagehot, “Almanya’dan önce Rusya’nın gelişmesinden korkulurdu, ama Almanya’nın ortaya dökülmesinden sonra Rusya değil Almanya esas risk olarak görülmeli!” demişti.
Özetle Britanya’nın en büyük sömürgesi ve temel kaynağı olan Hindistan’a karayolundan ulaşımının gerçekleşmesi ve korunması gerekiyordu. Osmanlı topraklarının güneyindeki bugün adları Mısır, Irak, Suriye, Lübnan, Filistin veya İsrail, İran ve Suudi Arabistan gibi topraklar Britanya’nın karayolu hedefinin üstünde bulunuyordu ve hiçbir şekilde yeni düşman Almanya’ya veya Almanya’nın müttefiklerine ait olmamalı idi. Ayrıca hatırlanması gerekiyordu ki Süveyş’in çoğunluk hissesi Fransızlarda idi. Bu nedenle karadan ve denizden hedefe ulaşmak için Britanya, Fransa ile Almanya’ya karşı ve Japonya ile Rusya’ya karşı ortaklıklar kurmaya çalıştı. Yukarıda adı geçen bölgelere hâkim olabilmek için de Hicaz Emiri Hüseyin, Mısır ve Araplar Osmanlı’ya karşı isyan etmesi için desteklenecekti. Osmanlı ise bu noktada Rusya’ya karşı Britanya’ya güvenemediğinden Almanya’ya yanaşmak zorunda kalıyordu! Sonunda Almanya ile müttefik olduk ve Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya kaybedince biz de kaybettik!
Bugün ne karayolu ne denizyolu önemli değil ama bugün konu petrol ve doğalgaz! 100 yıl evvel kışkırtılan din, dil, ırk ve mezhep kavgası ortada kaldı! Global krizde hırpalanmış olan dünyanın bugünkü “hegemonları” da kıllarını kıpırdatmıyorlar!