2008 krizini ABD başlatmıştı. 2009 yılında da ABD'deki çöküşün getirdiği bulaşma etkisiyle ve ihracatımızın büyük kısmının satıldığı AB bölgesinin de etkilenmesi sonucu, ihracat ve sanayi üretimi çökmüş ve eksi 4.7 büyümeyle daralmıştık, işsizlik de artmıştı.
2010 yılında ise Türkiye iç talebin atması ve morallerin düzelmesiyle Avrupa'da en hızlı büyüyen ve istihdamı arttıran ülke oldu. 2011 yılının ilk iki çeyreğinde Türkiye'de tüketim, yatırım ve ithalat patladı. Bu da büyük bir cari denge açığı ortaya çıkardı. Durmuş Yılmaz, Kasım 2010 tarihinde freni çekmeyi, yüzde 35 hızla artış gösteren kredileri frenlemeyi hedef alan bir önlem paketi açıkladı ve uygulamaya başladı.
2001 yılının Ağustos ayında kadar ülkemizde genel yorumlar AB'nin de ikinci bir dip geçirebileceği yönündeydi. Ancak ağustos ayında (AAA reytingini kaybettikten sonra bile) ABD'nin makroekonomik verilerinin daha önce düşünüldüğü kadar kötü gitmediği ortaya çıkmaya başladı. Diğer taraftan AB önlem alamıyor ve karar veremeyen siyasiler de sorunların büyümesine fırsat verdiklerinden, Avrupa'nın ABD'den daha sorunlu olabileceği ortaya çıkıyordu. Bu satırların yazarı ağustos ayının ortasından beri ABD dip yaşamayacak, sadece yavaşlayacak tezine abone olmaya başladı. Buna ek olarak da esas riskin AB ve Euro Bölgesi'nden geleceğini yazmaya girişti.
Şimdi bugün gelinen noktada durum biraz daha belirginleşmiş durumda. ABD için tahmin yapanlar 2011 üçünü çeyreğinde yıllıklaştırılmış ABD büyümesinin yüzde 1.7 olacağını öngörüyorlardı. Şimdi ise bu hafta perşembe günü açıklanacak 2011 üçüncü çeyrek büyüme sayılarında ABD yıllıklaştırılmış büyümesinin 2.7 kadar bile olabileceği tahminleri ön plana çıktı. Böylece ABD'nin sert bir resesyon yaşaması olasılığı çok azaldı.
Bu yeni gelişmenin arkasında ABD'de perakende satışların eylül ayında 1.1 artmış olması ve yükselen bir trend sergilemesi, imalat sanayii üretiminin ağustos ayında bir yıl önceye göre yüzde 10 artış göstermesi var. Üçüncü çeyrek büyümesi konusunda yıllık yüzde 2.7 büyüme tahminini gündeme getiren bu pozitif veriler. 2011 dördüncü çeyreği için yapılan erken tahminler ise yıllıklaştırılmış büyümenin yüzde 2 civarında gerçekleşeceğini gösteriyor. Bu da Roubini gibi kötümser 'şark' iktisatçılarının bir kere daha yanılacağına işaret ediyor (Roubini İran'da doğmuş, Türkiye'de okula gitmiş, sonra İtalya'ya yerleşmiş ve en sonunda da kapağı New York'a atmış olduğu için, 'Şark' insanlarının en kötü özelliği olan karamsarlığa prim verme ve korkutma hastalığından mustarip). Sonuçta ABD bu yıl, aldığı çeşitli darbelere rağmen ayakta kalabilen boksör gibi! Tabii ki ABD üçüncü bir parasal genişleme operasyonu yapabilir, bankalarını biraz daha sıkıştırabilir ve konut sektörü hala zorlanıyor ve işsizlik yavaş düşüyor ama durumu Avrupa'dan iyi.
İyi kelimesini 'Kararsız Kasım' cenneti AB ve Euro Bölgesi için kullanamıyoruz. Şimdi artık ABD Avrupa'yı tehdit etmiyor, tersine Avrupa ABD'yi ve dünyayı aşağıya çekme durumunda!
Bu haftanın ekonomik analizlerinde ve haberlerinde Avrupa'da resesyon riskinin çok kuvvetlendiği vurgulanıyor. Avrupa'da sadece Almanya ve Avrupa Merkez Bankası'nın cephanesi kalmış gibi. Fransa da İtalya ve İspanya gibi sallanmaya başladı.
Markit tarafında açıklanan ekim ayı PMI verilerinde euro bölgesinde verilerin yüzde 50'nin altında (yani durgunluk düzeyinde) 47.2 değerini sergilediği açıklandı (PMI demek tedarikçilerin verilerinden derlenen üretim endeksi demek). Bu değer 2009 yılı ortasındaki resesyondan bu yana en düşük değer.
AB ekonomisin yarısını Almanya ve Fransa oluşturuyor. Almanya'da PMI verileri hafifçe artarak yüzde 51.2 değerinde, yani resesyon eşiğinin hafifçe üstünde. Fransa'da ise PMI değerleri yüzde 46.8 civarında, yani resesyon sinyalliyor.
17 ülkelik euro bloku 2011 üçüncü çeyreğinde daha önceki performanslar ve Alman ekonomisinin gücü ile gene de küçük bir pozitif büyüme sergileyecek ama analistler 2011 dördüncü çeyreğinde yıllık yüzde 1 civarında negatif büyüme bekliyorlar.
Bunlar Türkiye için iyi haber değil!