Global krizi başlatan ülke ABD 2009 yılının üçüncü çeyreğinde resesyondan çıktığından beri çeyrek başına yüzde 2.3 büyüme yaşadı (bu yıllık hale getirilmiş çeyreklik büyümedir). Bu yıllıklaştırılmış büyüme oranı ABD ekonomisi için çok düşük bir reel büyüme oranı. Şimdi de ABD’nin likidite daraltmaya başlamasından korkuluyor, tüm gelişen ülkeler zorlanacak.
Peki dünyanın büyük ekonomileri Euro Bölgesi, Çin ve Japonya daha yüksek bir hızla büyüyor olsalardı, ABD ekonomisini yukarıya çekebilirler mi idiler? Bu soruya verilen cevap aslında genelde “hayır” olmakta. Çünkü ABD fazla dışa açık bir ekonomi değil. ABD ekonomisinin ihracat/ GSYİH oranı sadece yüzde 13, yani dışa açıklık çok düşük. Bu nedenle de ABD dışarıdan pek destek bulamayacak ve bu nedenle de kendi gücü ve becerisiyle büyüme yaratmak zorunda.
Halbuki global ekonomi son dönemde iyice entegre oldu diye düşünen çok sayıda insan var. Toplam global ihracat 1980 yılında global GSYİH sayısının yüzde 17 kadarı imiş. Bugün ise bu oran yüzde 25 civarında. Global döviz piyasasında da günlük döviz dolaşımı 1989 yılından bu yana tam on misli artmış ve 2013 yılında günde 5 trilyon dolara ulaşmış bulunuyor. Üstelik çok daha fazla sayıda ülke de global GSYİH sayısına katkı yapmaktalar. Bir sayı vermek gerekirse ABD ve Euro Bölgesi’nin satın alma gücü paritesi ile global GSYİH içindeki birleşik toplam payı yirmi yıl kadar evvel yüzde 40 civarında iken bugün yüzde 33 düzeyine inmiş bulunuyor. Aynı sürede de Çin’in payı ise yüzde 5 düzeyinden yüzde 15 düzeyine çıkmış.
Avrupa’nın ABD’ye etkisi var mı?
Diğer taraftan ABD nerede ise dört yıldır büyüyor olmasına rağmen toparlanmanın gücü henüz çok zayıf. ABD’nin ihracatı artsa idi belki daha hızlı ve güçlü büyüyebilirdi ama örneğin Çin’in çift rakamlı büyümesi artık yok ve bu tür nedenlerle de dış âlemin ABD’yi yukarı itmesi zor.
Ekonometrik modellerle yapılan ölçümlerde Euro Bölgesi’nin yıldan yıla bir çeyreklik dönemde yüzde 1 daha fazla büyüme yaratmasının ve sonra durmasının ABD reel büyümesine sadece yüzde 0.3 katkı yapmakta olduğu bulunuyor.
Fed dikkatli davranmak zorunda
Geçen 2012 yılında ABD’nin Euro Bölgesi’ne ihracatları 300 milyar dolar kadardı. Bu da ABD ihracatının sadece yüzde 13 kadarı idi. Bunun da ABD GSYİH sayısının sadece yüzde 1.5 kadarını oluşturduğu hesaplanıyor. Bu nedenle de etki çok küçük kalıyor. Benzer hesaplamalar Çin için yapıldığı zaman, Çin’de bir çeyrekte yüzde 1 boyutunda büyüme olduğu zaman ise ABD ekonomisi üzerindeki etki ABD ekonomisinin GSYİH sayısına yüzde 0.1 gibi çok düşük bir etki yapmakta. 2012 yılında ABD’nin Çin’e ihracatı ABD GSYİH sayısının sadece yüzde 0.7 kadarı imiş.
Benzer şekilde Japonya’nın bir çeyrekte yüzde 1 büyüme yaşaması ABD, Euro Bölgesi ve Çin reel büyümesi üzerinde çok az bir etki yaratmakta. ABD’nin Japonya’ya ihracatları ABD GSYİH sayısının sadece 0.7 kadarı. 1996 yılında yüzde 1 olan bu oran 2012 yılı sonunda yüzde 0.6 düzeyine inmiş bulunuyor.
Özetle ABD dışındaki ekonomiler “aniden roket hızıyla” büyümeye başlamazlarsa, ki başlayamayacaklar, ABD dışındaki ülkelerin büyümesinin artması ABD üzerinde bir etki pek yapmayacak.
Bu nedenle de ABD Merkez Bankası FED çok dikkatli davranmak zorunda. Ben şahsen ABD Merkez Bankası’nın mart ayına gelinmeden dramatik bir politika değişikliği yapılmayacağını düşünüyorum. Çünkü hata yapmak ve şu andaki ABD ve global büyüme ivmesini baltalamak istemiyorlar!”